Kurtuluş Savaşı’nda Batı cephesinde I. ve II. İnönü, Eskişehir-Kütahya ve Sakarya’da düşmana karşı hep savunma savaşları yapılır. Kütahya-Eskişehir dışında başarı bizimdir. Sıra düşmanı yurdumuzdan tümüyle söküp atmaya, saldırıya gelir.
İngiliz desteğinde Batı Anadolu’yu işgal eden Yunanlılara karşı Türk ordusu 26 Ağustos 1922 günü sabah saat 05.30 da büyük bir taarruz başlatır. Başkomutanından en son erine kadar bütün bir ordu tek vücut olmuştur. Akşam olurken ordularımız düşman mevzilerinin bir kısmını ele geçirmiş, Ahır dağlarını şan süvarilerimiz bir mızrak gibi saplanmıştır, düşmanın bağrına. Yunan mevzilerini denetleyen bir İngiliz generalinin "Türkler bu savunmayı altı ayda aşarlarsa, bir günde aştık diye öğünebilirler" dediği yer, dört gün gibi kısa zamanda geçilir. Parola kısa ve kesindir: "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!” Uşak’ta yapılan savaş sonucunda Yunan Başkomutanı Trikopis de esir alınır.
Burada bilinmesi gereken bir olay da Albay Reşat olayıdır. Duymayanlar için bu olayı anlatmak istiyorum. Tarih: 27 Ağustos 1922. Alınması hedeflenen yerler bir bir ele geçirilmekte. Albay Reşat Bey komutasındaki 57.Alay Çiğiltepe’yi kuşatmış. Savaşın ve ulusun kaderini etkileyecek en kritik yerde bulunan bu tepe en kısa sürede ele geçirilmek zorunda.
Saat 10.30. M. Kemal telefonda:
- Reşat Bey bu tepeyi ne zaman alacaksınız?
- Komutanım yarım saatte alırız.
Saat 10.45: M. Kemal:
- Tepe hala ele geçirilemedi. Burası bizim için çok önemli.
- Komutanım, takviye almışlar, ama mutlaka ele geçireceğiz.
Saat 11.00:
- Albay Reşat Bey’i istiyorum. Telefona yanıt veren asker:
- Komutanım, Reşat Bey biraz önce size bir not bırakarak intihar etti. Okuyorum. “Size verdiğim sözü tutamadım, bu utançla yaşayamam, komutanım.”
M. Kemal’in gözleri yaşarır, “Allah rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdir.” Ve Çiğiltepe 11.45’te alınır. O onurlu komutan Çiğiltepe’nin alındığını görememiştir.
Büyük savaşlar büyük komutanlar sayesinde kazanılır. Tarihe altın harflerle yazılan savaşlar vardır. Tarihe altın harflerle yazılan komutanlar. Tarihe altın harflerle yazılan askerler. Ve büyük komutanların kazandığı büyük savaşlar vardır. Çanakkale Savaşı gibi, Sakarya Meydan Savaşı gibi, Başkomutanlık Meydan Savaşı gibi. Mustafa Kemal Atatürk de, bu savaşlarda savaşan ve şehit düşen askerlerimiz de tarihe altın harflerle yazılmışlardır.
Sonuç olarak 30 Ağustos Zaferi, Cumhuriyet Tarihimizin sadece batıya değil doğuya karşı verilen var oluş mücadelesinin önemli bir dönemeci, kilometre taşıdır. Her ulusal bayramımızı toplumun bir kesimine armağan eden Atatürk, 30 Ağustos Zaferini göz bebeğimiz şanlı ordumuza armağan etmiştir.
Bugün çeşitli bahane ve uydurma senaryolarla üzerine gidilerek yıpratılmaya çalışılan Atatürk’e ve Silahlı Kuvvetlerimize teşekkür borcumuz olduğunu unutmamalıyız. Şanlı Silahlı Kuvvetlerimize toz kondurulmasına izin vermeyerek ve ulusça etrafında kilitlenerek birlikte bu zaferimizi kutlamayı diliyorum. Ancak, şunu da sormadan edemiyorum. Bugün hem batıya hem doğuya ve de onların içimizdeki işbirlikçilerine karşı yeniden mücadele etmek durumunda kalıyorsak Bağımsızlık Savaşımız neden verildi?
Bu mutlu günde Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve O’nun devrim ve ilkelerini yaşatanları şükran ve minnetle anıyoruz. Ulusumuzun Zafer Bayramı kutlu olsun. Her ne kadar çelenk koymamız yasaklansa, cumhurbaşkanımız törenlere katılmasa da halkımız bu bayramları kutlamayı unutmamalı, yeni nesillere aktarmalıdır. Cumhurbaşkanımız rahatsız ise onun temsilcisinin katılması beklenirdi. 1937’de Atatürk çok hasta iken, doktorlarca “Kutlamalara gitmeniz intihar” diye uyarılırken,”Halkın morali bozulur, kutlamalar olacak ve ben gideceğim.” diyen sözlerini anımsatmak isterim.
Saygılarımla hoşça kalın.