“TV seyrederken sinir oluyor musunuz?” diye sormuyorum. Çünkü olmamak mümkün değil. Ya hepimizi büyük acıya boğan şehit haberleri, ya da saçma sapan, alakasız açıklamalar. Bunlar ya cahil, ya da sözlerinin nereye gideceğini bilmiyorlar. Kimden mi söz ediyorum? Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan’dan. Bakın açıklamasına: "Selahattin Demirtaş'ın "Seni başkan yaptırmayacağız” sözü çözüm sürecinde gerilimi başlattı" Yani Erdoğan başkan olsaydı çözüm süreci devam edecekti. Terör ile Erdoğan’ın başkan olmayışının alakasını birileri bana açıklasın. Bunun anlamı ne? Bunca şehidi Erdoğan başkan olmadı diye mi veriyoruz? Bu savaş Tayyip başkan yapılmadı diye mi çıktı? Bu ne yüzsüzlük? Bu zat yıllarca nasıl danışmanlık yaptı? Bundan akıl alanlara diyecek söz bulamıyorum. Birine söylenen 3 kelime için insanların ölmesi hiçe sayılıyor. Ben de çözüm süreci niye bitti diyordum. Ey halkım, kimlere oy verdiğini gör.
BU KADAR HIRSA PES…
1991 seçiminde Refah Partisi 1. sıradan aday olup seçilmesine rağmen o yıl uygulanan tercihli oy nedeniyle vekilliği 2. sıradaki Mustafa Baş’a kaptırıyor. Arkadaşı M. Metiner’in anlatımına göre Erdoğan bunu öğrenince sinirinden düşüp bayılıyor. Vekilliği alabilmek için “İstifa etsin yoksa karışmam” diye Baş’ı tehdit ediyor. Arkadaşları Baş’ı meclise gizlice sokup yemin ettiriyor, ertesi günü Hollanda’ya kaçırıyor. Zavallı vekil 3 ay Türkiye’ye dönemiyor. 1997'de Siirt'te bir toplantıda yaptığı konuşmada Ziya Gökalp'ın "Asker Duası" adlı şiirini değiştirerek (Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, mü'minler asker) okuyunca "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçu ile hapse giriyor. Siyasi yasaklı oluyor. 2002 seçimlerine yasaklı olduğundan giremiyor, ama bir yasa teklifi ile yasak Abdullah Gül hükümetince kaldırılıyor(Sezer ilkinde veto edip 2.de imzalıyor.) Siirt milletvekilli Fadıl Akgündüz’ün vekilliği düşünce önce Siirt’ten vekil, ardından başbakan oluyor.
Sonrasını biliyorsunuz. Başbakanlık döneminde Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı döneminde başbakan gibi davranıyor. Bugüne dek görev yapan tüm cumhurbaşkanlarının tersine tarafsızlığını hiçe sayıp partisine 400 vekillik, kendisine başkanlık için oy istiyor. Ama halk burada dur, sana başkanlık yok diyor. İlk anda şoke olan, fazla konuşmayan Erdoğan son günlerde gene kaldığı yerden devam ediyor: “Koalisyondan fayda beklemek boşuna, azınlık hükümeti ile erken seçime gidebiliriz.” Peki, yasa ne diyor? “45 gün içinde hükümet kurulamazsa Meclis’teki tüm partilerin sandalye sayısına göre bakanlık aldığı geçici Bakanlar Kurulu oluşur.”(Madde 114) Bu durumda AKP, CHP ve MHP’nin yanı sıra HDP de bakanlık elde ediyor. Ancak Erdoğan AKP’nin kuracağı azınlık hükümeti ile seçime gitmek istiyor. Dur bakalım, daha koalisyon görüşmeleri sürüyor. Acelen ne? Belki hükümet kurulacak. Ayrıca Davutoğlu kuramazsa görevi Kılıçdaroğlu’na ver. Belki o kuracak. Azınlık hükümetini CHP+MHP kursun, onunla seçime gidilsin. Ama istemez. Ya kendinden hesap sorulursa?
Grimm Masallarından “Balıkçı ile Karısı”nı okumuşsunuzdur. Hani fakir bir balıkçı bir gün sihirli bir balık yakalar, balık yalvarınca onu denize bırakır. Ancak hırslı karısı eşine baskı yapıp sihirli balıktan önce güzel bir ev, ardından bir şato istetir. İsteği yerine gelmesine, eşinin bununla yetinelim demesine rağmen kadın bir türlü doymaz. Önce kraliçe, sonra imparatoriçe ve daha sonra kadın papa olmak ister. Her istek balık tarafından yerine getirilir. İsterik kadın bununla da yetinmez. Doğa olaylarına, güneşe, aya hükmetmek için tanrı olmak ister. Tanrı olma isteğini balığa ilettiğinde balık bunu gerçekleştirmez ve onu eski gecekonduyla cezalandırır. Artık masal başa dönmüştür ve açgözlü kadın gecekonduda ömrünü geçirmek zorunda kalır. Masaldan dersi siz çıkarın.
REKLAMLARA DEVAM…
Dinimiz hiç bir dönemde reklam için bu denli kullanılmadı. Erdoğan Endonezya’da namaz kılarken fotoğrafı paylaşılmış. Cuma namazına geç gelip, vatandaş hutbe dinlerken, sünneti kılıyor. Tamam da geç kaldıysan hoca ile farzı kıldıktan sonra kılabilir veya kılmayabilirsin. Erdoğan kendini “Geç geldim” diye savunmuş. O kalabalığın içine ışınlanarak mı geç gelmiş? Camiye geç gelen adamın arkasında bu kadar cemaat olur mu? Ayrıca Erdoğan namaz kılarken fotoğrafını çekmek reklam değil de ne? Burası ibadet yeri, basın girmesin diyememiş mi? Camide fotoğraf çektiren cumhurbaşkanı dünyada tektir, her halde. Onu gören cami erkânının flaşlar patlayınca “Ne oluyor?” der gibi Erdoğan’a bakmaları normal mi? Diyanete sormalı: “Cuma namazı kılarken fotoğraf çekilir mi?” ibadet gizlidir. Cami şov alanı değildir. Saf insanlarımızı böyle fotolarla kandırıyor. Allah'ı nasıl kandıracak? Tam bir rezillik. Bir de vali cami kapattı. CHP meclise önerge verince bazıları hayret ediyor. Kimin gerçek dindar olduğunu görün.
SON SÖZ
“Vatan için evlatlarımızı feda etmeye hazırız” derken kendi evlatlarınız buna niye dâhil değil? Hanginizin oğlu, damadı askerliğini yaptı. Siz bir an önce akan kanı durdurun. Havadan bombalamakla, şu kadar PKK’lı öldürüldü demekle olmaz. Ölenleri havadan nasıl sayıyorsunuz hayret. Bu işi karadan halledin. Siz havadan bombalarken onlar karada asker- polisimizi şehit ediyor. Önce içeriyi temizleyin.
Saygılarımla, hoşça kalın.