13 yıllık iktidarlarında söyleyebilecekleri tüm büyük yalanları söylediler. Artık söylenebilecek yalan kalmadı. Şimdi de hedefleri olan 2023 için nabız yoklamaya başladılar: "600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi."(Gülay Pabuçcu) "1911 ile 1923 yılları arasında nereleri kaybetmişsek, hangi topraklardan çekilmişsek, 2011 ile 2023 yılları arasında o topraklarda tekrar kardeşlerimizle buluşacağız. Büyük Osmanlıyı yeniden inşa edeceğiz."(A.Davutoğlu) "İster kabul edin ister etmeyin Türkiye’de sistem değişti."(R.T. Erdoğan) “İzmir’i kurtarıcılarından kurtaracağız.”(Nihat Zeybekçi) “Yunan Ordusu Ege'de savaşmadı. Türk şehitlikleri semboliktir.”(AKP'li vekil İhsan Şener) “Atatürk 5-10 kişiyi bile yönetemezdi, Çanakkale’de bir başarısı yoktu. Çanakkale Zaferini Türkler değil Almanlar kazandı.” (Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Cemil Koçak) “Lozan zafer değil hezimettir.” (Atatürk düşmanı sözde tarihçi Kadir Mısıroğlu)
İktidarı elinde tutanlar Cumhuriyet tarihini değiştirmenin, o dönemi tarihten silmenin savaşını veriyor. Her ağızlarını açtıklarında Cumhuriyet’e sataşanların amaçları Atatürk ve Cumhuriyet dönemini karalamak, Osmanlı düzenini yeniden kurmak. Ey saltanat hevesi olan, dünü unutup Cumhuriyete sataşanlar, adaleti hiçe sayıp, ayaklar altına alanlar size iki kelime ile yanıt vereyim. Ancak avucunuzu yalarsınız. Bu ülke öyle kolay kurulmadı. Yalan-dolan, çıkar düzeni üzerinde yükselmedi. 15 Mayıs 1919 İzmir’in işgalinden 9 Eylül 1922’ye dek 3 yıl 3 ay 23 günlük mücadele zaferle bitti. Bu dönem içinde olan olayları nasıl yok sayarsınız? Hadi savaş olmadı diyelim, İzmir’i, hatta bugünkü vatan topraklarını Vahdettin’in İngiliz, Fransız ve Yunanlılardan ettiği rica ile mi geri aldık? Esir edilen Yunan Orduları başkomutanı Trikopis’e “Bizim esirimiz rolü oyna” diye para mı verdik? Hadi oradan. Yeniden tarih yazmaya gerek yok. O tarih Gazi Mustafa Kemal komutasındaki binlerce Mehmetçiğin, atalarımızın kanları ile yazıldı. Size Kurtuluş Savaşı ile ilgili birkaç olay yazayım ki bu güzel vatanı bize armağan edenlerin değerini bilin. O dönemde çekilen sıkıntıları görün, ruhlarına birer Fatiha okuyup şükredin.
14 Mayıs sabahı İngiliz amiralinden aldığı emri İstanbul’a duyuran 17. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, Osmanlı’dan bu hareketin Mondros Ateşkes Antlaşmasına uygun olduğunu ve karşı konulmaması emrini alır. Askerine kışladan çıkmama emri veren Osmanlı komutanının aksine bir siyah elbiseli adam (Hasan Tahsin) koca Yunan ordusuna tek başına dur deyip Kurtuluş savaşının ilk kurşununu atar. Anında şehit edilir.(Bunun yalan olduğunu yazan sahte tarihçileri kınıyorum.)
Büyük Zafer kazanılmış, birkaç gün sonra Yunan Orduları başkomutanı General Trikopis Mustafa Kemal’in çadırına getirilir. Bitkin ve heyecanlı olan Trikopis, kolordu ve tümen komutanlarını M. Kemal, yenilginin tarihte birçok örneği olduğunu söyleyip teselli eder. M. Kemal “Şurada bir fırkanız vardı. Niçin onu şuraya almadınız. Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere süreydiniz daha iyi olmaz mıydı?" diye Trikopis’e eleştiride bulunur. Trikopis "Ben öyle emir verdim. Fakat (kolordu komutanını gösterip) bu yapamadı!" der. Bu görüşmeler olurken esir tümen kumandanı yavaşça yanındaki subaylarımızdan birine: "Bizim ile konuşan bu general kim?" diye sorar. "Başkumandan M. Kemal" yanıtı alınca adam hayrete düşüp "Şimdi anladım niçin mağlup olduk! Bizim başkumandan İzmir'de vapurda oturuyordu!" der. Şehit ağabeyi yarbayın söylediklerini hatırlayın: “Sırça saraylarda 30 koruma ile gezip, zırhlı arabalara binip de şehit olmak istiyorum diye bir şey yok.” Yalan mı? Bulundukları yerden şehitlik mertebesine ulaşanlara övgüler dizip oğullarını askere göndermeyenlere güzel iki yanıt.
Milli mücadele sürerken Osmanlı’nın büyük gazetecisi Ali Kemal köşesinde “Bu millici mahlûklar kadar başları ezilesi yılanlar hayal edilemez, düşmanlar onlardan bin kere iyidir.” diye yazıyordu. Oysa daha iyi dediği 30 Yunan askerinin tecavüz etmek için peşine takıldığı 15 yaşındaki Fatma, kilitlediği eve giremeyen düşmanın dışarı çıkartmak için ateşe verdiği odada cayır cayır yanıyor, dışarı çıkmıyordu.
O gâvur İzmirli işgalden sonra evlerinin didik didik aranıp tüm Türk bayraklarının yakılmasına karşın 9 Eylülde İzmir’e giren Türk ordusunu ay yıldızlı Türk bayraklarıyla karşılıyordu. Nasıl mı? 3 yıllık işgalde tüm eşyalarını satan gavur İzmir kadını, satmadığı kırmızı masa örtüsü üzerine beyaz patiskadan ay yıldız yapıp bayrağımızı yaratmıştı.