Dün yapılan seçimle Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. cumhurbaşkanı seçildi. Devletimize ve milletimize hayırlı olsun. Tebrik etmekten başka yapacak bir şey yok. Ancak şunu ifade edeyim, tıpkı Abdullah Gül gibi Recep Tayip Erdoğan da asla benim cumhurbaşkanım olmayacak. Keşke Erdoğan 12 yıllık iktidarı döneminde Atatürk’e ve ilkelerine, cumhuriyet değerlerine, laikliğe değer verip toplumun tüm kesimini kucaklasa, önceden yapılmış olan yolsuzlukları kınayıp ailesinin, çevresinin yolsuzluklarına göz yummasa, 200 küsur milyar dolar borçla devraldığı hazineyi 12 yıl sonunda 600 küsur milyar dolar borçlu yapmayıp 50 milyar dolara indirse, devletin varlıklarını özelleştirmese, seçimleri dürüst, hilesiz adilce yapsa “Helal olsun, bugüne dek en iyi iktidar siz oldunuz, cumhurbaşkanı olmayı da hak ettiniz.” deyip cumhurbaşkanı olarak kabullenir, saygı duyardım. Bunların hangisini gerçekleştirdi? Kin tohumu ekerek, benim yüzde ellim diye toplumu ikiye bölerek, Atatürk’e, İnönü’ye, CHP’ye hakaret edip asılsız iftiralarla karalayarak, bayramları yasaklayıp, Türklükten nefret ederek, 12 yılını bir gün başka bir gün başka konuşarak tamamlayan birini ben cumhurbaşkanı olarak benimseyemem.
Gelelim Erdoğan neden ve nasıl kazandı? Bunu 3 bölümde değerlendirebiliriz.
Birincisi akıllı taktik ve adil olmayan bir seçim. Akıllı taktikten kastım seçimin ağustosta, muhalif seçmenin tatilde olduğu dönemde yapılması. Aile yazlığına gitmiş, 300-500 km yol gidip oy kullanacak, geri dönecek. Bu AKP’li seçmen için de geçerli diyenlere 2 yanıtım var. İlki muhalefet seçmeninin bu konuda iktidar seçmenine göre daha duyarsız olması. İktidar seçmeni Kanada’dan gelip oyunu kullanıp ülkesine dönüyorsa, bizim seçmen İzmir’den Balıkesir’e gitmeye üşeniyorsa, sonrasında ağlamayacak. Bu seçim ekim ayında yapılsaydı sonucun çıkması mümkün değildi. Diğeri iktidara oy veren kesimin yazın ikamet ettiği bölgeyi çok daha az terk etmesi. Adil olmayan seçimi açıklamaya gerek yok. Bir yanda devletin tüm imkânları ile seçime katılan, öte yanda kendi imkânları ile seçime katılan adaylar. Buna bir de TRT’nin ve yandaş medyanın borazancılığı eklenince sonuç ortada.
İkinci neden muhalefetin seçime gereken önemi vermemesi. Bu tablo her şeyi açıklıyor.
AKP’nin oyu 1,4 milyon artarken, CHP+MHP oyu 4 milyon düşüyor. Hani SP ile BBP ve diğer partilerin oyları? Ayrıca Demirtaş’ın da 1 milyon oyu arttığı halde. Burada muhalefetin oy kullanmayan seçmenine sesleniyorum. Mutlu musunuz? Bu sonuç sizin sayenizde ortaya çıktı. Bundan sonra hiç şikâyet etmeyin?
Üçüncü neden Erdoğan’a oy veren seçmenin yaşananlara, yazılanlara, gördüklerine inanmaması. Bu kesim şimdi mutlu. Gerçekler su yüzüne çıkıp Erdoğan yargılanmaya başladığında öbür dünya acaba aklınıza gelecek mi? Her türlü yolsuzluğu yapıp, sizi kandırarak hiç utanıp sıkılmadan karşınıza geçerek “Bana komplo kurdular.” “Paralel devlet” yalanları ile sizi kandıran kişi ile suça ortak oldunuz. Kendisine Allah, Peygamber, Mesih yakıştırması yapanlara bir kez bile “Siz ne diyorsunuz arkadaşlar, böyle şey olur mu? Sözünüzü geri alın.” demeyen birini cumhurbaşkanı seçtiniz. Surelerimizle alay edip “Bakara, makara” diyen kişiye kulak asmadınız. Onlara Müslüman, bize dinsiz dediniz, inanmadınız. Açıkçası yeni bir dinin temellerini attınız. Sizi kutlarım. Bunun hesabını öbür dünyada mutlaka vereceksiniz. Şimdiden cevaplarınızı hazırlayın.
Bakın Abdullah Gül’ü de cumhurbaşkanı yaptınız. Görevi bitince ne olacak. Yüce Divan’da “Kayıp trilyon” davasından yargılanacak. Cumhurbaşkanlığının ona sağladığı koruma zırhı 28 Ağustosta sona erecek. Mecliste Abdullah Gül’ün, bakanların ve Erdoğan’ın hakkında soruşturma açılmasını çoğunluk elinizde olduğu için engellediniz. Bu zırhlar zamanı gelince kalkacak, o zaman “Anya Konya” belli olacak. O gün bu kişilerin ve sizin yüzünüzdeki ifadeyi görmeyi sabırla bekleyeceğim.
Erdoğan’ın sadece cumhurbaşkanlığı mı, yoksa bizim dediğimiz gibi başbakanlıkla birlikte ikisini birlikte mi yürüteceği sorusunun yanıtını önümüzdeki günler gösterecek. Bu seçimim böyle sona ermesinde katkısı olanlara cumhurbaşkanı(nız) hayırlı olsun. Sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Saygılarımla, hoşça kalın.