Duygu ve Eylem

Sosyal medyanın bir çok zararının yanında yararını da görmezden gelemeyiz.

Abone Ol

   Sosyal medyanın bir çok zararının yanında yararını da görmezden gelemeyiz. Herkes mizacına/meşrebine göre yol alır ilâhî manifestosundan hareketle şunu söyleyebiliriz ki ilginiz ne yöndeyse buna dâir söz ve görsellerle karşılaşırsınız bu gibi platformlarda. Paraysa para, futbolsa futbol, cinselikse cinsellik, lüks ise lüks, dinse din, materyalizm ise materyalizm… Velhasıl ne ararsanız bulmak mümkün sosyal medya uygulamalarında. Bu gibi oluşumların sosyolojik analiz ve veriler için büyük kaynak oluşturduğu da ortada. Zîrâ tabanın aynası diyebiliriz sosyal medya için. Sofrasını, yediğini, içtiğini, giydiğini, gezdiğini, cebini, eşini, yatak odasını ifşa eden bir toplumda sosyal medya, son derece şeffaf bir portaldır sosyologlar ve toplum analizcileri için. Emperyalizmin, yerel uşakları aracılığıyla yalan yanlış haberleri yayıp zihinleri manipüle ederek ülkeler içerisinde anarşi çıkarıp bu minval üzerine çıkarlarını gözettiği gerçeğini hesaba kattığımızda emperyalistler için de eşsiz ve bulunmaz bir kaynak sosyal medya. Futbol ve kadının cinsel meta olarak teşhir edilmesinin yanı sıra demokrasi, özgürlük, adâlet sloganlarıyla uyuttukları dünyaya bir narkoz daha vermek için kendi vatandaşlarına dahi gözünü kırpmadan kıyabilen emperyalist ideolojinin bu doğrultuda yakın tarihte yaşanan ve hafızalardaki tazeliğini koruyan Fransa’daki sarı yeleklilerin isyanını, ülkemizde ise Gezi Parkı olaylarını maddi manevi sübvanse ettiği bilinen bir gerçek. Verilen iki örnekteki toplumsal hareketlerin tetiklenmesinde ve gerçekleştirilmesinde sosyal medyanın rolü ve etkisi yadsınamaz. 

      Bu yazımdan asıl muradıma gelecek olursak, sosyal medyada gezindiğim sırada bir psikolog tarafından yapılan paylaşım beni bu yazıyı kaleme almaya sevketti. Söz konusu paylaşımda, duygularımızın, eylemlerimiz üzerinde etkisi olmadığı yönünde bir ifade yer alıyordu. Ve bu cümleler düalist bir yaklaşımla ifade ediliyordu. Bir çok yönden temelsiz bulduğum bu ifadelerin bir akademisyen tarafından paylaşılması da tam anlamıyla bir talihsizlik bana göre. İnsan bir duygu varlığıdır. Başka bir ifadeyle, duygu dediğimiz ve etten, kemikten olan insanda nasıl bulunduğunu ve dışa vurulduğunu anlayamadığımız bu şey insana içkindir. İnsanı insan yapan en mühim özelliklerden biridir. Günlük hayattaki yahut uzun vadeli tüm duyuş, düşünce ve eylemlerimizde duygunun da payı vardır. Bu o kadar aşikardır ki üzerine tartışmanın dahi anlamsız ve laf-ü güzaf olduğunu düşünüyorum. Söz gelimi seven bir insanın sevgi beslediği kişiye sevgisini anlatmak ve hissettirmek için sarfettiği cümlelerin temelinde duyguların olmadığını iddia etmenin pek de makul ve mantıklı olmadığı açık. Aksi bir örnek, bir kişinin ilişkili olduğu bir başka kişiye farklı boyutlarda uyguladığı şiddetin duygusuzca, duygulardan yoksun olarak yapıldığını iddia edebilir miyiz? Şiddeti tetikleyen evvela duygulardır. Duygular düşünceleri şekillendirir ve bu etkiyle gelişen düşünceler de aklı örterek insanın akl-ı selim davranışlarda bulunamamasına sebebiyet verir. 

Sevgi de öfke de insana ait duygulardır ve en net ve anlamlı şekilde insan varlığında kendini belli eder. Ne salt akıl ile ne de salt duygu ile insanı anlayabilir, tanımlayabilir ve anlamlandırabiliriz. İnsanın holistik yapısında duygu da akıl da bir eşsiz bir yere sahiptir. Dahası bunlar insanı insan yapan iki asli unsurdur. Bu iki unsuru yok saydığınızda insan varlığının yaptığı hiç bir eylemin anlam ve mânâ temelinde karşılığı yoktur. 


İnsanın Aslî İhtiyacı: “Sevgi”
    İnsanın kendisi ezelî değildir fakat ebedî olan Varlık’tan bir nefestir. Tüm bu özellikleri insana yükleyen bu güçlü, kudretli Varlık (Allah) insanı sevgiden yarattığını ifade etmiştir. Evet, insan sevgiden yaratılmıştır. İnsanı “alakadan” yarattık der Yaratıcı olan Allah. Buradaki “alaka” kelimesinin biyolojik anlamı dışında diğer anlamlarından biri de sevgidir. Bu bağlamda insan varlığı sevgiden mahrum kaldığında doğası gereği sağlıklı düşünemez, eyleyemez ve de yaşayamaz. Kimlik ve kişiliği zedelenir ve kişi benliğini ortaya koyamaz. Tüm makro ve mikro topluluklarda yaşanagelen sorun ve sorunsalların çözümü sevgiyle bakabilmek ve sevgiyle yaklaşabilmektir. Sevginin olmadığı, toplumu birleştirecek sevgi tohumlarının köküne dinamitlerin yerleştirildiği (örn:kavmiyetçilik) bir zeminde insan ancak ve ancak insanın kurdudur.


Akıl Duygunun Hâlifesidir
     Sosyal medyayı öncelikle kendimiz sonrasında çevremiz ve etkileşim içinde olduğumuz diğer kullanıcıların yararına kullanmalıyız. Basit ve aşağılık egoist arzu ve ihtiraslarımızı törpüleyip en doğru şekilde istifade etmenin yollarını aramalıyız. Gösterişin zihinleri ve duyguları esir aldığı modern! zamanlarda aklımızı bu yöndeki duyguların önüne geçirmeliyiz. İnsan bir akıl varlığıdır demiştik. Akıl, düşünmek ve fikir ve değerler üretmek için insana verilmiş bir yetidir. Haddizatında akıl, duygunun hâlifesidir. Akıl emanetini bu yönde kullananlara ve kendisini ve çevresini bu minval üzere yetiştirmeye çalışanlara selam olsun. 

Saygı ve hürmetlerimle…
--
E-mail: k.turann@hotmail.com 
Twitter: @kadirturan_