Gariplikler Ülkesi

Abone Ol
Geçmişte deniyordu ki, bu ülke koalisyonlardan çok çekti. Tek partinin iktidarı ile işler daha iyi yapılır. Onu da gördük. Koalisyondan kurtulduk diye sevinirken baktık ki demokrasi sizlere ömür. Koalisyonları arar olduk.
Ülkemizde neler garip birlikte bakalım mı? Buyurun.
Milletvekilliğinde 2 yılı dolduranlar emekli olup, aynı anda, hem milletvekili maaşı hem de milletvekili emekli aylığı alırlar. Milletin aslı, hizmet süreleri 40 yıl bile olsa, hem ücret hem de emekli aylığı alamaz, ancak emekli olduklarında emekli aylığı alırlar.
10–15 yıl öncesine dek dünyanın tarımda kendine yeten 7 ülkesinden biri idik. Ancak tarımda uygulanan yanlış politikalar yüzünden devletimiz tarımda dışa bağlı hale gelir. 10 yılda 100 den fazla ülkeden 30 milyar dolarlık tarım ürünü ithal ederiz. Ukrayna’dan mısır, Sri Lanka’dan çay, Meksika’dan nohut, Yunanistan’dan pamuk alırız. 
Enflasyonu tek haneli rakamlara düşürdük diye hava atarız. Enflasyonu pinpon topuna, çıtçıta, zımpara kâğıdına, ponza taşına(topuk taşı), gaz lambası fitiline göre hesaplarız. Et, süt, yağ, pirinç, şeker, deterjan, benzin, ekmek almazsak; enflasyon düşük, doğru. Bu arada Avrupa’da enflasyonda 3. sıradayız, bilelim.
Ülkemizde işsizlik had safhada denir, başbakanımız işsizliğin suçlusunu bulur. Halkımız iş beğenmiyor, der. Tabi canım eğitim fakültesini bitiren öğretmen adayımıza lokantada hamallık, inşaatlarda işçilik var, bulaşıkçılık işi var, bilgisayar mühendisine marketlerde kasadarlık işi var. Şart mı illa ki istediğin mesleği yapmak?
Bir de ayıbımız var. Doğuda vatanı için teröristlerle mücadele ederken yaralanıp kolunu, bacağını kaybeden gazilerimizi, Orman Müdürlüğüne şoför olması için sınava alırız, platin bacakla 1500 m. koştururuz, sonuncu olunca da “Kusura bakma işe alınmadın.” deriz. İktidara yakınsan anında işe alınırsın. Yoksa ağzınla kuş tutsan nafile. Şu fıkrayı hatırlayalım:
İşsiz adam, son bir umutla talip olduğu iş başvurusunda heyecanla sözlü sınava girer. Kendisine soru yönelten yetkili “Size çıkan soru şu… Tolere edilmiş agrandize ödeme dengesinin ne anlama geldiğini söyleyebilir misiniz?” diye sorar. Adam “Şansıma bakın” diye yanıt verir ve devam eder. “Çok net bir şekilde işe giremeyeceğim anlamına geliyor.”
Hele bir de dokunulmazlık komedisi var ki sormayın. Anayasamızda halkçılık ilkesi var. Bu ilkeye göre herkes yasalar önünde eşittir. Milletvekilleri suç işlerse dokunulmazlık zırhı onları korur. Açlıktan gözü dönen vatandaş bir simit çalar, seni gidi hırsız, yürü kodese denir. Devlet hortumlanır, hakkında bir sürü soru önergesi verilir, bir şey yapılamaz. Acelemiz ne ki canım, bekleyelim, milletvekili seçilemesin, o zaman hesabını sorarız.
Devlet en çok geliri nereden elde eder? Şans oyunlarından, yani milli piyangodan. Sayısal lotodan Milli eğitime, savunma sanayine, diğer alanlara aktarılan haftalık rakamlara bir bakın. Sayısal lotosu, şans topu, süper lotosu, on numarası ile milli piyango altın yumurtlayan bir tavuk örneğidir. Biz ne yaparız? Milli piyangoyu satmaya kalkarız. Neden? Günü kurtarmak için.
Üniversitelere rektör atanması ise tam bir komedi. İlgili yasaya göre o üniversitenin öğretim üyeleri toplanır, rektör adaylarını oylar, ilk altı sıradakileri YÖK’e bildirir. YÖK bu adayları güya görüşür, en yüksek oy alanlar iktidar yanlısı olmadıklarından elenir, 3. 4. 5. sıradakileri cumhurbaşkanına gönderir. En düşük oy alan geçmişte türbana özgürlüğü desteklemiştir. Cumhurbaşkanı da onu yeni rektör yapar.
Bir ilimizde parti binasına bir pankart asılır: "Sen açıldıkça analarımız ağlıyor." Valimiz bu pankartı indirmek için derhal emir verir, pankart polis tarafından indirilir. Öte yandan Şeyh Sait’i anma etkinliklerinde her yana Şeyh Sait’in resimleri, onu öven yazılar asılır, tık yok.
Tarafsızlığa gelince. Allah için tarafsız olması gereken tüm kurum ve kuruluşlar tarafsız. Cumhurbaşkanımız tarafsız, meclis başkanımız tarafsız, TRT tarafsız. Allah için hükümetimiz de adaleti tarafsızca uyguluyor! İddiadan öteye gidemeyen suçlamalardan, daha doğrusu neyle suçlandıklarından haberi olmayan kişiler tutuklu; suçu belirlenmiş deniz fenercileri için hala daha Almanya’dan gelen belgeler tercüme ediliyor. Hepsi dışarıda.
Hiçbir ülkede ordu bu kadar yıpratılmaz. Demokrasi bu kadar çiğnenmez. Yargıya bu kadar müdahale edilmez. Milli Eğitim ile bu kadar oynanmaz, daha doğrusu boz-yap tahtasına çevrilmez. Ve hiçbir ülkenin halkı olaylara bu kadar tepkisiz kalmaz. Yanlış hatırlamıyorsam 1984’te Tunus’ta ekmeğin fiyatına % 125 zam yapıldı diye halk sokaklara dökülmüştü.
Yazımı bugünlerde anlatılan bir fıkra ile bitireyim.
Başbakanımız İsviçre’ye gider. İsviçre başbakanı kendisine bakanlarını tanıtır. “İşte bu bizim sağlık bakanı, bu dışişleri bakanı, bu denizcilik bakanı…” Başbakan “Nasıl olur, İsviçre’de deniz yok ki, denizcilik bakanı olsun?” Bunun üzerine İsviçre başbakanı “Sayın başbakan, sizde de adalet yok ama adalet bakanı var” der. 
Saygılarımla.