Bu yazımda bu anılardan birini paylaşacağım. Bir gün Sivas’da daire amirlerinin toplantı yemeğinde hoş bir sohbet ortamı oluşmuştur. O dönemin Sivas valisi, Sağlık Müdürü’ne dönerek ‘Ya Müdür Bey, sağlıkçıların güzel anıları vardır hep. Senin de illaki vardır unutamadığın bir olay. Paylaşır mısın bizimle?’ der. Bunun üzerine dönemin sağlık müdürü anlatmaya başlar:
Sıcak bir yaz gecesi ertesi gün yapacağım ziyaretler için Koyulhisar ilçesine doğru aracımla hareket ettim. Issız bir yol güzergahı idi. Beni sollamaya çalışan eski bir minibüsü fark ettim arkamda. Ve çok geçmeden içi insanla dolu üzerinde eşyalar sarılı minibüs tehlikeli ve hızlı bir şekilde beni solladı.Bu aceleciliğe bir anlam verememiştim. Çok değil 10 km daha gitmiştim ki virajı döndüğümde bir kaza olduğunu fark ettim. Az önce beni sollayan minibüs yola savrulmuştu. Hiç düşünmeden aracı sağa çektim. 112’den yardım istedim. Ortalık zifiri karanlık, yaralılar ‘ Kolum, bacağım’ diye bağırıyordu. Biz sağlıkçılar hayati tehlike önceliğine baktığımız için, bu gibi kazalarda bağıranlardan önce sessiz yaralılara müdahale ederiz. Herkes bağırıp çağırıken yolun kenarında birisinin sessizce yattığını gördüm. Karanlıktı, yüzlerini bile seçemiyordum. Eğilip nabzına baktım. Nabzı yoktu ve nefes de almıyordu. Hiç düşünmeden kalp masajı yapmaya başladım. Yan tarafta ‘bacağım’ diye bağıran adam ‘Doktor o zaten ölü bırak onu gel bize bak sen’ dedi. Anlayamadım ‘Nasıl yani’ dedim. Adam ‘O, sabah öldü. Sıcakta kokmasın diye akşamı bekledik, köyüne götürüyorduk. Sabah erkenden yıkayıp defnedecektik’ dedi. Kaynar sular başımdan aşağı döküldü. Havanın sıcaklığından ve gecenin karanlığından anlayamamıştım.Utangaç bir tebessüm olarak kaldı bu olay hatıra defterimde’ diye bitirmişti sağlık müdürü anısını yine utangaç bir tebessüm ile.
Sağlıcakla kalın.Saygılarımla.