Üsdadımız Bediüzzaman (R.A.) şöyle diyor : “ Şu mübarek Şehr-i Ramazan ,Leyle-i Kadr-i ihata ettiği için ,kendisi de ömür için de bir Leyle-i Kadir ki,muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar.Dakikası bir gündür. Saati iki ay , günü birkaç sene hükmünde bir ömr- ü bâkidir.”
Ramazan-ı Şerif ‘in kelime manası yakmak , şiddetli yakmak , güneşin sıcaklığı ,Oruç tutan Müslümanların günahlarını yakması, mahvetmesidir. Yanmak manası aynı zaman da Cehennemden azad olmak demekmiş.Buradaki yanmaya bedel ,Allahü Teala ; “O’nun sevabını ben vereceğim” demesi mükafatının çok yüksek olması demektir.
Ramazan’ın kelime manası yanmak imiş.O’nun için büyük zatlar sırrın sırrını anladıklarından uzun günleri Allah (cc) den istemişler. Ayine-i Samed sırrını anlamışlar. Bu ay Samed’e ayna olma zamanıdır. Allah (cc) yemez,içmez , vs.. oruçla mukabele edersen aynadar oluyorsun.
Sıcakların arttığı ve işlerin yoğunlaştığı imtihanın iyice zorlaştığı bu yıl ki , Şehr-i Ramazan inşallah oruç tutan bütün din kardeşlerimin günahlarını yakar ,temizler ve “uhrevî bir insan” olma hüviyetini bizlere kazandırır.Unutmayın ,ateş bazen sudan daha iyi temizler.
Şehr-i Ramazan da kurbiyet (uzaklık ) yok akrabiyet (yakınlık) var.Padişahın bu ayın hürmetine aradaki berzâhi perdeleri kaldırması sana özel muamelesi ile senin güneşe yaklaşman zor ve uzundur.Güneş sana gelirse arada hiçbir mesafe kalmaz.
Allah(cc) kulu ile kendisi arasındaki berzahları kaldırıyor ,nefis ,yeme-içme ,şeytanın arkadaşlıklarını ,dünya ,gaflet ,malayani his ,duygu ve latifeler gibi berzahları kaldırıyor…Sana senden daha yakın oluyor.Hakikatin ucu görünür akrabiyet (yakınlık) görünür.
Şehr-i Ramazan da Ruhun tabakayı hayatına geçerek ,meleklerin yaşadığı ruhani boyuttaki bir hayatı yaşamaya başlarız.Cesedin ,nefsin hükümranlığı bu ayın hürmetine ortadan kalkar ve Ruhun tabakayı hayatında yaşanmaya başlanır.Bu Allah (cc)nin biz kullarına bir lütfûdur. Eğer kıymetini bile bilirsek….
Üç çeşit oruç var ,Ruhun Orucu ,Aklın Orucu ve Cesedin Orucudur. Bir çok hastalığın nedeni hazmetmeden yemek yemektir.Oruçtan mide ağlar feryat ederken diğer azalarımız kalp ,ruh,akıl ,duygu his ,hayal gibi latifelerimiz nefsin bu haline gülerler ,nefes alır hayat bulurlar canlanır ,dirilirler ve mezarlarından ayağa kalkarlar.
Şehr-i Ramazan ,bu anlamda baharı müjdeler ,ölmüş his ,fikir ve duygularımızı diriltir ve bir haşir yaşatır.Sana ,ölülerin mezarlarından kalkması gibi uykuya dalmış kalbin ,ruhun,his ve duygularını uyandırır.
Bu bahar mide baharı değil,iman baharıdır. Nefis hakiki görevinin Allah (cc.) kulluk olduğunu anlar. Ramazan ayı zâtı itibarıyla diğer aylardan bir üstünlüğü yoktur.Bâtını ise Allahlık hakikatinin uyandığı aydır.
Bir cesette , mide fabrikası çalıştığı zaman diğer fabrikalar işlemez uykuya dalar yani perdelenir. Bir insan üç işi bir an da yapamaz.Duvara çivi çakarken ,aynı anda yemek yiyip ve matematiksel bir problemi asla çözemez.
Üsdadımız Bediüzzaman (R.A.) şöyle diyor : “Aziz ,sıddik kardeşlerim ,sizin mübarek Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyoruz.Cenâb-ı Erhamürrahimin bu Ramazn-ı mübarekenin hürmetine ,rahmeten lil-alemin olan Resul-i Ekrem Aleyhisslatü Vesselamın ümmetine rahmetiyle imdat eylesin! Aminnnnnnnnnnnn… Ve insanların akıl ve kalplerini Kur’an-ı Azümüşan’a musahhar kılsın ! Aminnnnnnnnnnnn… “ diyerek sözlerimi bitiryorum…