Geçen hafta muhalefetin cumhurbaşkanı adayını açıklaması bir sürü tartışmayı beraberinde getirdi. CHP’de sorun olacağa benzeyen bu durum nasıl sonuçlanır, merak konusu? Bu konuyu çeşitli açılardan değerlendirmeye çalışacağım.
CHP ve MHP, cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nda karar kıldı. “Adayınızı ne zaman belirleyeceksiniz, zaman kalmadı.” eleştirileri böylece sona erdi. Böylece AKP’nin önüne geçildi. Bana göre muhalefetin adayı başta Başbakan olmak üzere AKP çevrelerini mutlu etmedi. Yandaş TV’lere bakıyorum, Kılıçdaroğlu’na saldırıp koca CHP içinden bir aday çıkaramadı, diye dalga geçiyorlar. Ancak niyet başka. Erdoğan veya AKP’nin başka bir adayı için İhsanoğlu, kolay bir rakip olmayacak. Sıkıntı bu. Başbakanın aday olmayıp Gül’ü aday göstereceği bile söyleniyor. Kaybederse Gül kaybedecek.
İhsanoğlu, AKP tarafından İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği'ne aday gösterilip seçilen ve bu örgüt başında 2005-2014 arası görev yapan bir kişi. Bilim tarihi, Türk kültürü, İslam dünyası ve Batı dünyası ilişkileri ile Türk-Arap ilişkileri hakkında değişik dillerde çok sayıda kitap ve makalesi bulunuyor. Görevinde bulunduğu dönemde AKP iktidarıyla yakın ilişkiler içinde olan İhsanoğlu'nun hükümetle arası Mısır'daki darbe sonrası açıldı. Mısır'da askerin iktidarı ele geçirmesini darbe olarak nitelendirmeyen, gelişmelere sessiz kalmayı tercih eden İhsanoğlu, Erdoğan ve AKP’nin açık hedefi haline geldi. Hüseyin Çelik “Bu zat, darbeden sonra Mursi’yi suçlamıştı. Sayın Gül ve Sayın Başbakanın onun o göreve seçilmesi için çabalarını hatırladıkça yazık diyorum" demişti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da İhsanoğlu'nu istifaya çağırmıştı.
CHP içinde İhsanoğlu ismine tepki var. İhsanoğlu’nun AKP kökenli ve muhafazakâr oluşu, CHP sağa açılmaya devam ediyor düşüncelerini birlikte getirdi. Atatürk’e ve laikliğe karşı olduğu düşüncesi onu çok üzmüş. Demiş ki "Atatürk'ü, Cumhuriyet kazanımlarını inkâr etmek yanlıştır. Atatürk İstiklal Mücadelesi kahramanı ve TC'nin kurucusu olarak Türk milletinin gönlünde yer etmiş eşsiz bir kişidir. Aksini iddia etmek tarihi gerçeklere yakışmayan bir tutum olur. Fransa için Napolyon, ABD için George Washington neyse Türkiye için de Atatürk odur."
Başlangıçta birçok sosyal demokrat görüşte olanlar gibi ben de yadırgadım. Sonra il genel meclisi bazında son yerel seçim sonuçlarını düşündüm. AKP % 43,32, CHP % 25,59, MHP % 17,63, BDP %4,64, HDP % 1,97, diğerleri % 6. CHP ve MHP ortak aday çıkarsa ancak AKP ediyor. Kısaca aday gösterilecek kişiye AKP içinden de oy gelmesi gerekli. Yoksa 2. turda bana göre Doğu politikası nedeniyle BDP ve HDP’nin de AKP adayını desteklemesi ilk akla gelen ihtimal. Bu nedenle İhsanoğlu’nun adaylığı bana normal geldi.
Değerli okurlar. Şapkamızı çıkarıp önümüze koyalım. Daha önce de yazdım. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi T.C. için bir dönüm noktası idi. Çünkü Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi ile hukuk elden gitti. Daha önce diş geçirilmeyen hukuk böylece sona erdi. Yüksek yargı kurumlarına kendi adamlarını yerleştirerek adaleti sona erdirdiler. Biz bu seçimde sadece cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Türkiye’nin geleceğini tayin edeceğiz. Maalesef akılcı, uzlaştırıcı olmaktan çok gemileri bir anda yakmaya eğilimliyiz. İnsanımızı iyi tanımıyoruz. Bu saatten sonra bu adaya karşı çıkmak, halkın kafasını karıştırıp AKP ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Ülkede solun % 51’ini alabilecek aday vardı da gösterilmedi mi?
Evet, İhsanoğlu’nun geçmişinde AKP var. Tipi, saçı, bıyığı, evindeki tablolar, biblolar bize uzak. Hiçbir yanı ile hayalimizdeki cumhurbaşkanı değil. ancak her şey gönle göre olmuyor. Ama İhsanoğlu matematiksel olarak kazanma şansı olan profile uyuyor. Amaç seçim kazanmaksa doğrusu bu. Daha düne kadar Erdoğan’a oy vermeyi düşünen, bu aday ile belki de oyunun rengini değiştirecek birçok kardeşimiz var ise fedakârlık bize düşer. Ben yanmazsam, sen yanmazsan, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. Aydınlığa çıkamasak ta en azından nefes almış oluruz. Bir fıkra vardır. Adamın birine iki testi şarap getirmişler. Tadıp hangisi daha güzel soracaklarmış. İlk şarabı tadıp “ikincisi” demiş. Sormuşlar “Diğerini tatmadan nasıl anladınız.” Adam “Bundan daha kötüsü olamaz” diye yanıtlamış. Erdoğan’a 12 yıl dayandık da, 5 yıl mı dayanamayacağız?
“Başbakan ile İhsanoğlu arasında ne fark var?” derseniz. Biri diktatör öteki değil. Biri görev süresi dolunca gider, diğeri önce padişah sonra da Tanrı olana kadar koltuğa yapışır. Biri insanların yaşam biçimine karışmaz, her gün Gazi'ye dil uzatıp durmaz, diğeri bütün ülkeyi haşereler gibi kara çarşaf içinde gezdirmeye çalışır ve mecliste Atatürk'e “ayyaş” deme cüretini gösterir.
Sonuç olarak her türlü hesaplaşmayı, ideolojik kapışmayı sonraya bırakıp, ahlaksızlığa, hırsızlığa, savaş kışkırtıcılığına, cinayet destekçiliğine, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığının görülmedik boyutlara ulaşmasına karşı, nerede olursak olalım, mutlaka oyumuzu kullanalım. Yoksa siz tatil yapıp denize girerken seçimi diğeri kazandığında dövünme hakkınız kalmaz.