İlçe Milli Eğitim Müdürüne ve yeni nesil gençliğe

Abone Ol
Program başladı. Ressam Hatice Uğurcan ve kardeşi yine ressam Bahar Balköse önce Atatürk’ün sanata bakış açısını yansıtan konuşmalar yaptılar. Ressam Hatice Uğurcan “İzleyecek olduğumuz bu belgesel Cumhuriyetin ilanından 3 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisi ile Karadeniz gemisinin bir yüzer sanat gemisi olarak hazırlanıp Türk sanatı ve ürünlerinin Avrupa limanlarını dolaşıp, Türkiye’nin modern yüzünün Avrupalılara tanıtılmasının belgesidir. Gemi 12 ülke, 16 limanı 3 aylık bir sürede 285 kişi ile dolaşmıştır” şeklinde konuştu. Konuşmanın ardından “Karadeniz Seyr-i Türkiye” belgeselini izledik.
Ben ve arkadaşlarım belgesele hayran kaldık. Düşünün Cumhuriyetin henüz 3. yılı, bir Türk gemisi İstanbul’dan yola çıkıyor, Cezayir, İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya, Finlandiya ve Rusya’ya giderek burada sanatımızı, sanat ürünlerimizi onlara tanıtıyor. Ve ortalama günde 5000, Rusya’da 9000 kişi ziyaret ediyor. Ayrıca Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası da yolcular arasında. Hollanda basınının modern giyimli Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrasının verdiği bir konseri “Fesli Adamlar güzel bir konser verdi” şeklinde haber yapması, Avrupa’nın bizi nasıl hayal ettiğinin ve bu yolculuğun ne denli isabetli olduğunun göstergesidir.
Sunumun ardından Yard. Doç. Dr. Kamil Necdet Arı kürsüde yerini alarak öğrencilere Atatürk ve Milli Egemenlik hakkındaki konuşmasını sundu. Sayın öğretim üyesi çok güzel açıklamalarda bulunarak milli egemenliğin ne kadar önemli olduğunun altını çizdi.
Buraya kadar anlattıklarım programın akışı ile ilgili bilgilerdi. Gelelim başlıktaki asıl konuya.
İlk sözüm salonu dolduran geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlere, yani salonu dolduran öğrencilere. Sevgili gençlik bu sözlerimi iyi okuyun. Sinevizyon gösterisi başlar başlamaz niçin sunumu izlemek yerine salonda yanınızdakilerle konuşarak ilgisiz kaldınız. Yeni bir şeyler öğrenmek sizce neden bu kadar önemsiz. Öğrenmenin yaşı yoktur. Ben 31 yıl tarih öğretmenliği yaptım. Böyle bir belgeselden haberim yoktu ve hayranlıkla izledim. Bunları izlemek sizler için ilginç olmayabilir. Ancak orada bir etkinlik yapılıyor. Toplum içinde nasıl davranılacağı, bir etkinliğin nasıl izleneceği bir görgü meselesidir. Üzülerek ifade edeyim ki yeni nesil bu görgüden nasibini almıyor. Bir kişiyi saygıyla dinlemek, ilginizi çekmese bile bunu belli etmemek bir erdemliktir. Kız öğrenciler arkamızda oturuyor, biri ötekinin kucağına başını koymuş, öteki onuncu dakikada “Öf, ne zaman bitecek” diyor. Yazık, çok yazık. İnanın çok üzüldüm. Atamızın cumhuriyeti emanet ettiği gençler, özür dilerim siz olamazsınız. Onun kemiklerini sızlattınız.
İkinci sözüm o öğrencileri getiren öğretmenlere. Öğrencilerinizin yukarıdaki davranışlarına neden müdahale etmediniz? Siz orada iken benim müdahale etmem mi gerekirdi? Bunu kendime yakıştıramam. Hatayı biraz da kendinizde bulun. Bu öğrencileri yetiştiren sizlersiniz. Hele, Sayın Kamil Necdet ARI’nın konferansa başlamasından 10 dakika sonra öğrencilerin salonu terk etmesine neden izin verdiniz. Herhalde öğrenciler kendi başlarına buyruk olarak ayrılmadılar. Siz izin verdiniz. Ayıp değil mi? O konuşmacının yerine kendinizin konuşmacı olarak konuştuğunuzu düşünün. Siz konuşmaya başladıktan sonra salon boşalıyor. Salonda 20-30 kişi kalıyor. Konuşmaya devam eder miydiniz? Sayın öğretim üyesi bozuntuya vermeden konuşmasını sürdürdü, ama inanın içim acıdı, başımdan kaynar sular döküldü. Ben çok üzüldüm.
Üçüncü sözüm İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Mehmet Ali Ölçer’e. Sevdiğim, değer verdiğim bir arkadaşımsınız. Ancak bu sorumsuzluğa sessiz kalmayacağınızı umarak sizden rica ediyorum. Bu öğrenciler derslerini bırakıp bu etkinliği izlemek için izinli olarak öğretmenleri ile birlikte salona geldiler, değil mi? Sonuna dek izlemekleri gerekiyordu sanırım. Ancak saat 14.40 gibi salonu terk ettiler. Buna hakları olmadığını emekli bir öğretmen olarak biliyorum. Hem görevlerini suistimal ettiler, hem de konuşmacı misafire saygısızlık yaptılar. Salondan ayrıldıktan sonra dağılan o öğrencilerin başına bir şey gelse, Allah korusun bir kazaya uğrasalar bunun sorumlusu kim? Elbette görevli öğretmenler. Bu sizce doğru mu? Ben o öğretmenlere ceza verin demiyorum, ancak şiddetle uyarılmalarını rica ediyorum. Ki bu saygısızlık başka konuklara yapılmasın.
Saygılarımla.