Öncelikle, halka arz edilmiş ve halka kapalı yapılan yargılamaların özünde temelde bir hukuk sistemi farklılığının da yatmakta olduğunun altını çizmek isterim. Türkiye, kıta Avrupası hukuk sistemi içerisinde yer almaktadır. Yani çoğu Avrupa ülkeleriyle benzer, halktan oluşmuş bir jüri üyesi barındırmayan hukukçu hakimlere sahip mahkemeler ihtiva etmektedir. Amerika, Birleşik Krallık ile Avusturalya kıtasında ise Anglo Sakson hukuku geçerlidir. Anglo sakson sistemi, hakimin yanı sıra halktan rastgele seçilmiş jüri üyelerinden oluşmakta ve bu nedenle halka arz edilmesi esas olan duruşmalar genellikle kitle iletişim araçlarıyla canlı yayınlanmaktadır. Ancak kıta Avrupası hukuk sisteminin uygulanışının özünde kötü bir uygulama olmadığı, fakat ülkemizde farklılık arz ettiği, bu sistemin uluslararası hukuktan bu denli uzak şekilde kapalı devre uygulanmasının sebebinin yargıdaki siyasallaşmadan kaynaklandığı ve yürütmenin yargıya bitmek bilmeyen müdahaleleri olduğu da barizdir.
Fakat, bazı diğer hukuk sistemlerinden işe yarar uygulamaların adaletin tam tesisi için artık bizim ülkemize entegre edilebileceği kanaatindeyim. Bunlardan en önemlilerinden birisi ise duruşmaların halka arz edilişinin kitle iletişim araçlarıyla sağlandığı uygulamalarıdır.
Anglo Sakson hukukunun güncel olarak uygulandığı bazı ülkeler de (Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya gibi) sistem kökenini genel itibariyle antik yunandan almaktadır. Bu sistemde, bizim sistemimizden farklı olarak bilhassa toplumsal ve siyasi meselelerden kaynaklanan kamusal vicdana dokunan ceza yargılamalarında, jürinin iradesinin katıldığı yargılama uygulamaları vardır. Böylece halk adaletin tesisine birebir kamu görevi olarak katılmaktadır. Hakim, ülkemiz hukuk sisteminde olduğu gibi, tek veya üç kişiden oluşan bir karar verici mekanizmadan çok halk tarafından izlenerek denetlenen bir karar verici, bir moderatör görevindedir Bu sistemi bu kadar uzun anlatmamın sebebi, burada, Türkiye'deki yargılamanın aksine yargılamanın kamu adına yapıldığını, bu nedenle sıradan vatandaşların önemli ceza mahkemeleri kararlarında söz sahibi olduğunu ve tam da bu nedenle de kitle iletişim araçları aracılığıyla yargılamayı izleme hakkının bulunduğunun altını çizmektir. Böylece salt bürokratik bir şekilde sadece hukuk mezunu kişilerin değil, kamu vicdanının da yargılamaya katıldığının ve yargılamanın bu nedenle mümkün mertebe halk tarafından denetlenerek, açık bir şekilde yürütülüp örneğin Youtube veya yerel televizyonların bazı kanallarında tıpkı meclis toplantı ları gibi tümüyle yayınlandığının ortaya koyulmasıdır.
Şimdi gelelim, ülkemizde yargılamanın tümünün, televizyonda yayımlanması için bir hukuki engel olup olmadığına. 5271 sayılı ceza muhakemesi kanunun 182. Maddesinde Duruşmanın açıklığı başlığını taşımaktadır.
Madde 182 – (1) Duruşma herkese açıktır.
(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.
Maddesi yer almaktadır. Ancak devam eden madde, adeta bu madde ile çelişerek duruşmanın basın ve medya örgütleri tarafından tamamen kayda alınmasını engeller niteliktedir.
Ses ve görüntü alıcı aletlerin kullanılması yasağı başlığını taşıyan madde 183;
Madde 183 – (1) 180 inci maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
Görüldüğü üzere İstanbul ilinde veya Erzurum'da gerçekleşen ve kamusal vicdani ve halkın tümünü ilgilendiren bir duruşmaya farklı illerden kendi hallerinde vatandaşların katılım sağlayamayacağı açıktır. Kaldı ki, izlemeye gelseler bile, duruşma salonlarımızın kimilerinin küçücük olması, bu sayıda bir katılımın sağlanmasına izin verecek nitelikte değildir. Kaldı ki, duruşma salonlarımız büyük olsaydı bile, çeşitli başka siyasi nedenlerle, bir şekilde kanuni sebepler bulunarak yargılamaların izlenilmesinin önüne yine geçilebilirdi. Bu nedenle hukuk sistemine bakışımızda topyekün bir değişiklik gerçekleşerek, halkımız yargılamanın bir parçası sayılır ise ancak o zaman duruşmaları izleme hakkı da sağlanabilecektir. Burada esas olan, bir şekilde kanunun hem duruşmaların açık olduğunu düzenlemesi öte yandan ise, duruşmaların kitle iletişim araçlarıyla halka arz edilmesini engellemesi, ülkemizde, bir halk jürisi sisteminin de bulunmayışının yarattığı eksikliklerin gözler önüne sürülmesidir. Artık, halkın, kendisinden koparılmış ve nasıl işlediğini anlamadığı, niçin bu kadar uzun sürdüğünü ise hiç anlamadığı yargılamalara, kısacası ayağı kırık ve siyasetin oyuncağı olmuş bir hukuk sistemine tahammülü kalmamıştır. Halkımız, Ekrem İmamoğlu hakkındaki iddia, savunma ve yargılamanın tümünü, izleyerek denetleme hakkını elde etmelidir. Zira adalet sadece kağıda geçirilmiş kanunlardan ibaret değildir. Adalet bir duygudur ve bu duygu da kamu vicdanında yer almaktadır.