Ancak dikkat çekmek istediğim bir husus daha var ki; 1990’lı yıllarda aynı örgüt o bölgelerde iş makinelerini yakarak ülkenin diğer bölgelerinden oralara, çoluk çocuğuna ekmek götürebilmek için çalışmaya giden çalışanları da kaçırmak istemiş; ancak dönemin hükümeti tarafından en ağır karşılığı alarak eylemlerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bu gün sahnelenen senaryo aynı senaryodur bence. Terör örgütü yeni bir proje hazırlamak yerine o gün sert tepki neticesinde rafa kaldırmak zorunda kaldığı projeyi tekrar gündeme getirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Misak-ı Milli Sınırlarından kopartmak istediği toprakları öncelikle Türklerden arındırmak için bir mücadeleye girişmiştir. Yani bunun adı O bölgeleri Türksüzleştirme politikasıdır. Öğretmenler ya da diğer kamu çalışanları o topraklarda güvensizlik içerisinde oldukları müddetçe eğer atama yoluyla diğer bölgelere gidemezlerse mesleklerinden istifa ederek canlarını ve ailelerini kurtarmaya çalışacaklardır. Burada önemli olan Devlet adına Hükümetin tavizsizce örgüte en ağır cevabı vermesi ve ayrıca o bölgelerde görevlendirmelerde çok daha dikkatli davranarak örgütünTürksüzleştirme politikasını önlemesi gerekmektedir.
Çünkü bu vatan bölünmez bir bütündür. Tüm insanları ve kültürleriyle bir mozaik değil bir mermerdir. Örgütün bu tür baş kaldırışlarını ve isyan talimlerini tavizsizce bastırmak gereklidir. Bunlar yapılırken de bu topraklar uğruna toprağa düşen yüz binlerce şehidimizin hatırı için yapılmalıdır. Gelecek vadedetmemizi bizden bekleyen yavrularımız için yapılmalıdır.
Türk Milleti olarak çok uyanık olmak zorundayız ve köylüsüyle kentlisiyle, genciyle yaşlısıyla, işçisiyle çiftçisiyle, memuruyla amiriyle, polisiyle askeriyle, Çoluğuyla çocuğuyla gündemi takip etmek ve dirayetimizi elimizden bırakmamak durumundayız.
Acıların ve kederlerin bitmesi dileğiyle, sağlıcakla kalın, Hoşça kalın.