1. Kaldırımlar yenileniyor, insanımızın kullanımına uygun geniş ve temiz kaldırımlar yapılıyor.
2. Köstebek yuvasına dönen yolların asfaltları sökülüyor, yerine kaymak gibi yollar yapılıyor.
3. Sıkıcı kentler şenleniyor; her yere rengârenk bayraklar, balonlar aşlıyor.
4. Her caddede, her sokakta gezinen aracalar halkın sevdiği müzikleri çalıyor.
5. Devlet, halkla bütünleşiyor. Devlet dairelerinde işler kolayca halloluyor. Kamu görevlileri -hem de en üst düzeydekiler- sokağa inip halkı selamlıyor, parka çıkıp vatandaşla sohbet ediyor, kahvehaneye girip insanlarla çay içiyor.
6. Sokaklarda açta açıkta kimse kalmıyor. Yoksulların tencereleri kaynatılıyor, sobaları yakılıyor, devasa çadırlarda yemek ve sağlık hizmetleri veriliyor.
7. Evsizlere sıcak yatak, banyo, barınma imkanları sağlanıyor.
MANZARA 2 (Seçim Sonrası)
1. Paris’i kıskandıran o kaldırımlar günden güne yine bozuluyor. Eskisinden bile beter hâle geliyor. Sağlam altyapılı ve ömürlük kaldırım maliyetiyle altyapısı olmadan inşa edilen bir kaldırım ne kadar dayanırsa o kadar dayanıyor. Ee tabii halkımız da hor kullanıyor kaldırımları. Ayaklarıyla basıyorlar. Taş olsa taş dayanmaz bunlara!
2. Sonra o köstebekler -nereden çıkıp geliyorlarsa- yine geliyorlar ve yollarımızı bozuyorlar. Hem de bir sene gibi kısa bir sürede. Hain köstebekler!
3. O rengârenk neşeli balonlar, afişler, bayraklar rüzgâr ve yağmurla etrafa dağılıyor; yırtılıyor, parçalanıyor. Daha birkaç hafta önce bayram yeri gibi olan sokaklarımız “çöp kent”e dönüşüyor. Bu yağmur da adam gibi yağmıyor ki be kardeşim. Hele rüzgâr, hele rüzgâr! Yaramaz bir çocuk gibi patlatıyor renk cümbüşü balonlarımızı.
4. Halkımıza ücretsiz, kesintisiz ve sınırsız müzik hizmeti vererek Tire sokaklarını Rio sokaklarından bile eğlenceli hale getiren arabalarımız; içimizi türlü türlü korna sesleriyle ısıtan konvoylarımız da bir anda yok oluyor. Kulaklarımız tekrar paslanmaya başlıyor.
5. Kamu dairelerinde iş o kadar yoğunlaşıyor. Bugün gidiyoruz, yarın geliyoruz. Yarın geliyoruz, sonra anamızı da alıp gidiyoruz. Ah bu işler, ah bu devletin bitmeyen çilesi. Ama kardeşim vatandaş da her işini devletle görmeye çalışıyor. Kendi kendine hiçbir işi beceremiyor ki. Tapu işi oluyor, devlete. Su işi oluyor, devlete. İnşaat işi, oluyor devlete. Sosyal güvence, o da devlete. Bir işi de kendin yap be kardeşim! Yok, illâ devleti meşgul edecek!
6. Sonra yaz geliyor. Havalar ısınıyor, kömür ihtiyacı ortadan kalkıyor. Ağaçlar meyve vermeye başlıyor, erzaka gerek kalmıyor. Çadırlarda dağıtılan bedava yemek mi? Yok arkadaş, bütün kış beleş yemekleri yiye yiye semirdiler zaten. Hem obezite ciddî bir tehlike. Çağımızın hastalığı. Beleş yemek falan yok!
7. Kaldırımlar mis gibi yapılmış. Yepyeni olmuş.Konforu beş yıldızlı otelleri aratmıyor hamdolsun. Zaten sıcak havalarda kapalı yerde yatılmıyor ki. Maşallah parklarımız püfür püfür esiyor. Sabah kuş gibi kalkıyor insan. O parklardaki havuzlar da suyla dolu. Bankta yat, sabah havuzda mis gibi yıkan. Bakımevine, hamama, sıcak yatağa ne gerek var? İyi alıştı vallahi bunlar. Ekmek elden, su gölden. Hem doğaya dönüş gibisi var mı ya?
İki manzara da bizim. Bu manzaralar sadece Tire’de değil, İzmir de hatta tüm Türkiye’de aynı. Bu manzarayı yaratan da A partisi, B partisi; X aday, Y aday değil. Bütün partiler, bütün adaylar aynı resmi çiziyor bu dönemlerde. Ne yazık ki ülkemizin siyasî talihi, politik çizgisi bu oldu.
İsyanım, yalvarışım, yakarışım, eleştirim, pervasızlığım kişilere değil. Belediyemize değil. Belirli bir partiye değil.
İsyanım, yalvarışım, yakarışım, eleştirim, pervasızlığım herkese. Genel belediyecilik anlayışına. Türk siyasetine.
Halka hizmette “partiler üstü” bir yaklaşım istiyoruz.
İnsanı “oy” olarak değil, “birey” olarak tanımlayan bir siyaset istiyoruz.
Halktan yana, hakça bir siyaset istiyoruz.
Çünkü “HALK’a hizmet, HAKK’a hizmet”tir.
Derler ki ben geçmişte şu görevi yaptım bu görevi yaptım . Hesabı iyi bilirim sizin içinizden geldim sorunlarını biliyorum. Çözerim. Bunu benden başkası yapamaz. Özellikle seçim çalışmalarını hazırlanırken hele hele aday adayları. Sonrada adaylar. Ya ekonomisi güçlüdür ya da yandaştır zaten aday olmaları için. Demokrasi gereği ön seçim halk talebi olmamıştır ki. Sokaklar asfaltlanır, afişlerle donatılarak göz boyanır. Her kişiye mavi boncuk verilir. Sevmediği kişiye bile seni severim bilirsin derler. İş bile bulurlar. Aynı durum belediye seçimleri (yerel) öncesinde belediyelerde de görülür.
Ülkemde hemen hemen tüm belediyeler kendi aralarında anlaşmışlar gibi seçimlere yakın, mevcut kaldırımları yok edip yerlerine yeni kaldırımlar yaparlar. Alt yapı bile yapmadan. Plan yok proje yok. Hesap yok. Ana arterlerdeki asfaltları kazıyarak yeni asfaltlar dökerler. Gerçi yağışta onlarda patlar çatlar çukur açılır ya..
Halkımızın içinden tepki vermediklerinden bu çalışmalar her seçimlerden önce ve sonra devam eder.. Bu durum hiç değişmez; genellikle hizmetin en çok görüneceği yerler seçilir. En göze batan ve insan yoğunluğunun en çok olduğu cadde sokaklarda adı hizmet denir . Eza ile çile ile baş başa bırakılır. Sokakların kaldırımları ve asfaltları her 2-3 senede bir sökülerek yenilenirken; Bazı yerler sokaklar hiç mi hiç uğranılmaz. Bu sokak ve caddelerin kaderi aynıdır değişmez maalesef bozulamamıştır. Yakın veya yandaş taşeron inşaat şirketleridir. Belediye kaldırım ihalesi ile geleceklerini garanti altına alırlar.
Belediye kanunu değişmemişse Buna göre:
a. İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000'i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar.
b. Okul öncesi eğitim kurumları açabilir; Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir.
Ayrıca:
Gerektiğinde, öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir.
Mevcut spor alanları yok edilip, farklılık gibi gösterilmemelidir. Kendisi yapmamış ya önceki göreve gelenler yaptı diye bakımsız hale getiri hatta yok ederler.
Ayrımcılık yapılmamalıdır. Eşit ve adil davranılmalıdır.
Belediye, kanunlarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahallî müşterek nitelikteki diğer görev ve hizmetleri de yapar veya yaptırır.
Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin bütçe durumu ve hizmetin önceliği dikkate alınarak belirlenir.
Hizmet sunumunda özürlü, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır. Mesela İlçemizde 3 tarihi hamam var, 2’si atıl durumda. Aş evi gibi, düşkün ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza toplayıp onur kırıcı durumda aş yiyecek verilmesi yerine gösterişsiz bu kimsesizlere, kart ile sanki kendi imkanları ile hizmet alıyormuşçasına , bu hamamda banyosuna yapsa , belirli lokantada istediğini yiyebilse, istediği berberde tıraş olsa, belirli günlerde giyimini alabilse, ayakkabısını, çay parasını sosyal kuruluşlar veriyor. Onurunu kırmadan, incitmeden ilgili kurum kuruluşlar bunları kart karşılığı ödese, sosyal demokrat bir davranış olmaz mı.?
Belediyelerin bunca görev ve sorumluluğu varken birilerini rant sağlamak köşeye döndürmek, işlerine düzeltmek varken sağlıksız yapı inşa etmek ve kaldırım yaptırmak en karlı iş olarak görülüyor sanırım. Bu pervazımlığım genel belediyeciliğedir.
Pervasız’ım, belki dilim kimilerine sivridir,
Dik başım kesilir; ama sanma ki bir gün eğilir,
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
Çektiğim elemleri bir ben bir de Allah’ım bilir.