Maşat

Abone Ol
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”

                                                                                                             Kanuni Sultan Süleyman

 

        07.04.2012 tarihli Milliyet Gazetesinden İlçemizi bekleyen felaketi öğrenince bayağı bir ürperdik; çünkü üstüne titrediğimiz çocuklarımız, torunlarımız, sevdiklerimiz var. Böyle bir olayın gerçekleşme endişesini uzun yıllardan bu yana taşımamıza rağmen “yetkililer var, Bu ilçenin kaymakamı var, sağlık, güvenlik Komisyonları var dahası devlet var müsaade etmezler” diyerekten de kendimizi avutuyorduk. Ancak Tirede saydığım bunca kurum, kuruluş ve komisyonlar varken bahsedilen vakadan haberleri olmayışı ya da haberleri vardı da yokmuş gibi davranmış olabilecekleri ihtimaline karşı öncelikle bu tehlikeden Ulusal bir yayın kuruluşunun köşesinden haberdar olmamız ve bunca zamandır İlçemizin bu büyük tehlike ile yüz yüze bırakılmış olması bizlere “İdare ne iş yapar?” sorusunu sorduruyor. Unutulmasın ki önlem alınmaz ve alınan önlem kamuoyuyla paylaşılmazsa yarın soru soranlar yüce adalet önünde hesap sormaya başlayacaktır. Bu İlçenin sahiplerinin yüce yaratandan sonra öncelikle bu İlçenin insanları olduğu lütfen yöneticiler tarafından göz ardı edilmesin.

        Bu tür vakalar Cumhuriyet meydanından ya da İbn-i Melek mevkiinden görülmüyor olabilir ve bu da gayet normaldir. Ancak Tirede bir de Maşat mevkii vardır, bu mevki de tarihi, doğal ve kültürel anlamda en az Cumhuriyet Meydanı ve İbn-i Melek mevkii kadar önemlidir. Bir de Tire’yi buradan gözlemlemek denenirse her şey daha net ve şeffaf görünecektir. Dünü de, bu günü de yarını da daha iyi anlaşılacaktır. Yani görmek için bakmak yeterli değildir, bakılan yer de çok önemlidir. Geçen yazımda “Güvende miyiz?” diye sormuştum ne kadar haklı bir soru sorduğum bu gün acı da olsa anlaşılmıştır herhalde. Güvenlik denilince polis, Jandarmanın akla getirilmesi, savunma ve silahların çağrıştırılmasının ne kadar yanlış olduğu galiba bu gün anlaşılmıştır. Hayatın ve sosyal yapının her alanında ve her devresinde güvenliğe ihtiyaç vardır birinci öncelik de sağlıktadır. Sağlığımız aldığımız nefesten, içtiğimiz suya ve tükettiğimiz gıdaya kadar güvende olmak zorundadır ve bu da kanunlarla devlet güvencesine alınmıştır. Bu gün hastalıklar artarak insan yaşamına son vermeye devam ediyorsa, GDO’lu ürünler piyasayı kasıp kavuruyorsa, sakat doğumlar ve düşükler bu teknoloji devrinde artış gösteriyorsa kimse kusura bakmasın ama bir şeyler, bir yerlerde aksak gidiyor veya birileri kesesini doldursun diye kayırılıyor demektir.

        Bir zamanlar Milletler mücadelesinde, yani savaşta insanların birbirlerini yok etmek için kullandığı Atom bombasının yarattığı faciaya bizler bu gün barışta kendi kendimize yol açıyorsak ve bu olay duyulduğu anda gerekli önlemler alınmadı ise ya da önlemler alınıpda iki haftadan bu yana halka rahatlatıcı bir açıklama yapılamadı ise beyler kusura bakmayın sizin bize bu gün reva gördüğünüzü dün düşman bile yapmadı. Çünkü savaşın bile yer yer insani yanları olmuştu.

        Unutulmasın ki Tirede bütün yetkilerini halk için kullanamayanlar gelecekte daha az sahip olacağı yetkisini, Torbalı, Selçuk, Bayındır veya insanlık için kullanabileceğini iddia edemez.

        Ne koltuklar insanlara sadece oturması için verilir, ne makamlar boy boy poz verilsin diye tahsis edilir, ne de toplantılar ya da komisyonlar boy göstermek içindir. Sorunlar çözüldüğü, sorular cevap bulduğu ölçüde bu saydıklarım kıymetlenir ve sahiplerini kıymetlendirir.

        Tire’de hiç kimse Çernobil faciasına maruz kalacak suç işlememiştir. Lütfen yetkililer bu son sözümü dikkate alsınlar.

        Sağlıkta kalın, hoşça kalın…