Eleştirilerin neresini düzelteyim. Sırayla başlayayım. Necip Fazıl'ı eleştirince hemen şu köpekli söz söyleniyor. Bu hem Necip Fazıl, hem de onu eleştiremeyenlerin kolaya kaçmasından başka bir şey değil. Madem üstadın dahi geçmişini karıştırmak köpeklik oluyor, başbakan ve onu savunan sizler Dersim, Kemal derken neden hem M. Kemal'in hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişini karıştırıyorsunuz? O köpeklikse bu nedir?" Tarihçi Ayşe Hür : "Atatürk tabusunu eleştirirken beni alkışlayanlar Necip Fazıl tabusuna dokununca ayağa kalkıyor, sizi çifte standartçılar" diyerek size en güzel yanıtı verdi.
Bir kez daha yazıyorum. Necip Fazıl belgelerle kanıtlanmış çıkarcı, bencil biriydi. Altan Deliorman “Tanıdığım Atsız” adlı kitabında anlatıyor. Necip Fazıl, Yeni İstanbul Gazetesi’nde yazarlık yaparken bir gün Ramazanda öğleyin bir tepsi içindeki yemeğini yemekte. Birden gazete görevlileri içeri girer. Konukların geldiğini, odaya girmek üzere olduklarını söylerken ziyaretçiler içeri girer. Necip Fazıl hemen yemek tepsisini karşı masada oturan arkadaşının önüne sürer ve misafirlerine “İşte bunlar böyledir, ne Ramazan bilirler ne oruç, ne olur kusura bakmayın.” der. Arkadaşı şaşkındır. Böyle birinin neyi savunulur?
İkiyüzlü idi. Atatürk"ün ölümünden 15 gün sonra yazdığı yazıda "Osmanlı Devleti’nin yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama sahip olabilmiş hükümdar yoktur" demesi, daha sonra
”Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu Sultan Vahdettin” kitabı yazması; Menderes hakkındaki önce ve sonraki tutumu; Cemal Gürsel’e yazdığı mektuptaki ifadeleri(her ne kadar “yazmadım” dese de) ne derece çıkarcı, sürekli taraf değiştiren, ikiyüzlü olduğunun işareti değil midir? Herkes kendisi karar versin.
Yorum yapanlar “Nazım Hikmet hainini de yaz” demişler. Daha önce de yazdım. Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiltere’ye biat edenlerin torunları Nâzım’a “vatan haini” derler. Nazım Hikmet “Emperyalizme sömürüye, yolsuzluklara, soygunlara karşı çıkmak vatan hainliği ise evet ben vatan hainiyim” der. Ya Necip Fazıl ne der? İngilizlerle işbirliği yapıp, şeriata dayalı bağımsız bir Kürt devleti kurmak için ayaklanan Şeyh Sait’i din mazlumu olarak kitabında över. İngiliz desteği ile çıkan Dersim İsyanı’nı destekler. Bölgede ayaklanmayı bastıran Türk askerlerini katliamcı, soykırımcı olmakla suçlar. Hangisi vatan haini?
Alkolik, kumar ve kadın düşkünü olduğu yalan mı? "Kadın Bacakları" adlı şiirinin tümünü okuyun. Kadın bacağını put olarak tanımlayıp onu görenlerin neye tapacağını öğreneceğini yazan ben değilim. Der ki “1934’te A. Arvasi ile tanıştım, önceki hayatımdan, kumardan kurtuldum.” Ancak polis kayıtlarına göre 1950’de, Taksim’de bir apartmanın bodrum katında kumar oynarken yakalanır. Orda bulunma nedenini “kumar oynayanların ruh halini araştırıyordum” diye açıklamaya çalışır(Bunu da inkâr eder.) Yassıada’da yargılamada A. Menderes’in örtülü ödenekten Necip Fazıl’a yıllarca para verdiği, şairin de bu parayla kumar borçlarını kapattığı ortaya çıkmadı mı? Şimdi ben dinsizim, kadın bacağını put yapan üstad dindar, öyle mi? Haydin oradan. Sizin Müslümanlık anlayışınız buysa evet ben sizin dininizden değilim. Ama belki üstad da günah işleme özgürlüğünü kullanmıştır. Onu bilemem.
Atatürk ve Türklük düşmanıydı. “Destan” adlı şiirinde“Ah küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap, Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp!” derken Atatürk’e “maymun” diyen bir kişi mi, adam? Neymiş "Türk, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra düşünmeye başlamış. Türk İslamiyet’i kabul ettikten sonra gerçek Türk’ü bulmuş.” Türk ulusu 7000 yıllık bir tarihe sahiptir. Araştırın bakalım, barutu, kâğıdı, matbaayı, pusulayı Müslüman Araplar kimden öğrenmiş? Türklerde Orta Asya’da kölelik yokken köleliği kimden öğrenmişler? Sizin beslendiğiniz fısıltı tarihiniz “Atatürk’ü toprak bile kabul etmedi, karnı patladı, o yüzden üzerine binlerce ton ağırlık kondu.” diye anlatır. Çok bilen başbakanınız çok iyi bir şair ve yazar olan üstadınızı(ki her zaman söylerim, doğrudur) tarihçi yapar! Amerikancıdır, araştırıp iyi okuyun.
Üstad “eski hayatım çöplüktü” demiş. Önce her haltı işle, yaşlanınca pişman olup tövbe et. Hata 1–2 kez yapılır. Yıllarca yapılmaz. Gençlikte fındık kır, yaşlanınca da hacıya. İyilik, güzellik, helal kazanç insanı zengin etmez ama adam eder. Az kazanırsın, ancak geçinir, emekli olur, ölümünü beklersin. Ancak yalanla, kul hakkı yiyerek insanları kandırıp haramlarla zengin olursun, sonra da hacca, umreye gidip itibar görürsün. Hangisi doğru? Siz, "Çile" kitabını yazıp, “geçmişimi eşeleyen köpektir” diyen birinin değerini bilgisizlerin ortamlarında parlatmayı başarabilirsiniz ancak, burada değil.
Hem Atatürk"ün kurduğu cumhuriyette yaşayacak, çağdaş olma yolunda ilerlemeye çalışacak, hem de bizleri bu günlere taşıyan büyüklerimizi karalayacak, kötüleyecekler öyle mi? Mustafa Kemal Atatürk"e dil uzatacak haddini bilmezlere dersini vermek en keyifli uğraşımdır, böyle biline. Hoşça kalın, saygılarımla.