Atatürk’ün ne kadar büyük, ne kadar geçmişe bakıp geleceği gören bir lider olduğuna geçtiğimiz hafta “Muhteşem Yüzyıl” dizisini izlerken bir kez daha tanık oldum. O dönemde yaşamadığım için, o dönemde hanedandan biri olmadığım için Allah’ıma şükrettim. Bu yazıyı yazarken bile inanın sinirden ellerim titriyor. Olayı bir tarih öğretmeni olarak bildiğim halde izlerken ne kadar etkilendim anlatamam. Kanuni’ye karşı nefretim daha da arttı. Yok, Fatih Kanunnamesi’nde izin verilmiş, yok devletin geleceği için öyle olmalıymış, yok Şeyhülislam izin vermişmiş. Ne Osmanlı düzeni imiş, olmaz olsun.
Bundan 2 yıl önce “Kanuni Sultan Süleyman’ın Yanlışları” adlı bir yazı yazmıştım. Tıklanmada 30 bine yaklaşmıştı. Çok da eleştiri almıştım. Kanuni’yi sevmediğim için beni dinsiz bile ilan etmişlerdi. Padişahların evliya olduğu, öbür dünyada Kanuni’nin yüzüne nasıl bakacağım bile yazıldı. Şehzade Mustafa’nın neden ve nasıl öldürüldüğünü kısaca anlatayım.
Kanuni’nin Mustafa, Mehmet, Selim, Bayezit ve Cihangir adlı 5 oğlu vardı. Bunlardan dördünün annesi Hürrem Sultan, Mustafa’nın annesi ise Mahidevran Sultandı. Hürrem Sultan Osmanlı Sarayı’na girdikten sonra bu iki padişah eşi arasında büyük bir mücadele başladı. Aslında taht en büyük şehzade olarak Mustafa’nın hakkı idi. Ancak Hürrem, Kanuni’nin kendisine olan tutkusunu çocuklarından birinin başa geçmesi için kullandı. Oğlu Mehmet 1543’te iken 22 yaşında çiçek hastalığından öldü. Hürrem bu olaydan sonra Selim’i tahta çıkarmaya karar verdi.
Taht yarışında Mustafa’yı bertaraf edebilmek için Sadrazam Rüstem Paşa ile birlikte bir tuzak kurdular. Mustafa’nın mührünü çalarak İran Şahı’na Mustafa ağzından mektup yazdılar. Bu mektupta babasını tahttan indirmek için İran Şahı’nın desteği isteniyordu. İran Şahı’ndan gelen mektup Rüstem Paşa’nın adamlarınca ele geçirildi ve padişaha ulaştırıldı. Önceleri Mustafa’ya güvenen ve çok seven Kanuni Şahtan gelen mektubu okuyunca yıkıldı. Hürrem’in kışkırtmaları ile oğlunu ortadan kaldırmaya karar verdi. Şeyhülislamdan oğlunu öldürmek için fetva aldı.
Bu sırada İran üzerine sefer açıldı. Kanuni yanında Şehzade Cihangir ve vezirlerle birlikte yola çıktı. Mustafa’ya da sefere katılması için haber gönderdi. Kendisine kurulan tuzaktan habersiz olan Mustafa, Konya Ereğlisi civarında bulunan orduya katıldı. Yapılan uyarılara kulak asmadı. Masum olduğuna ve babasının adaletine güveniyordu. Elini öpmek için çadıra girdi, babasını göremedi. Yedi dilsiz cellât kendisini boğmak üzere üzerine saldırdı. Cellâtların üçünü yere serip çadırın köşesindeki perdeye doğru koştu. Babasına yalvarmak istedi. Ancak kapıcı Zal Mahmut Ağa tarafından çelmelenip yere yıkıldı. Şehzadeyi boğarlarken Hürrem’in sözlerine kanan, baba şefkati yok olan Kanuni, perdenin arkasına saklanmış, oğlunun acı feryadını dinliyordu. Şehzadenin katli sonrası bir cellât da Amasya’ya gidip 7 yaşındaki oğlu Mehmet’i anasının kucağından alarak boğdu. Gerekçe "Şehzade Mustafa öldü ise oğlu var, tahta o geçer!" düşüncesi idi.
Şehzadenin ölümünü duyan orduda bir galeyan başladı. Yeniçeriler, olaydan sorumlu gördükleri Rüstem Paşa’nın çadırına saldırdılar, ancak onu bulamadılar. Matem göstergesi olarak öğlen yemeği yemediler ve Rüstem Paşa’nın azlini istediler. Bu baskı karşısında Kanuni Rüstem Paşa’yı azletti, Kara Ahmet Paşa’yı vezir yaptı. Olaydan en çok Şehzade Cihangir etkilendi. Küçükken geçirdiği bir hastalık nedeni ile kambur kalan, bu kusurundan dolayı kendi öz kardeşlerince bile alay edilen, üvey kardeşi olmasına rağmen hiç alay etmeyen, kendisini hep sevip kollayan ağabeyi Mustafa’nın cesedine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlayan Cihangir, iftira atıp onun ölümüne neden olanlara beddualar yağdırdı. Babasını bu olaydan sonra hiç affetmedi. Yüreği bu acıya dayanamayan Cihangir, ağabeyinin ölümünden bir ay sonra vefat etti. Kanuni daha sonra küçük oğlu Bayezit’i ve onun karısı ile dört oğlunu da öldürttü.
Şimdi burada Kanuni’yi haklı bulanlar çıkabilir. Fatih Kanunnamesi’ne göre devletin geleceği için kardeş katline izin verildi, Kanuni burada kandırıldı, suçu yok, denebilir. Ancak “Mektuptaki bu iddia gerçek mi?” deyip neden Mustafa’ya da söz hakkı vermez? Şeyhülislam fetva vermiş. Peki, Ebussuud Efendi: "Süleyman'dan hakkın alır karınca" deyince yuvayı bozdurmaktan vazgeçen Kanuni yanında Şehzade Mustafa'nın canının karınca kadar da mı değeri yoktu? İnsan öz oğluna nasıl kıyar? Hadi ona kıydın, 7 yaşındaki torununun günahı ne? Kanuni öbür dünyada yedi yaşındaki torununun yüzüne nasıl bakacak hiç düşündünüz mü? Bir de oğlu Mustafa’nın ardından gözyaşı dökmüş. Timsah gözyaşları.
Bu olay bize şunu gösteriyor. Biz taht kavgasını iyi ki bilmiyoruz, bilmeyelim de. Kardeşlerimizin ve babamızın bize bir kötülük yapacağını düşünmeden, onlardan korkmadan yaşıyoruz. Biz bırakalım taht kavgasını, yarım ekmeğimizi kardeşimizle, oğlumuzla, kızımızla, yakınlarımızla paylaştığımız laik cumhuriyetimizde yaşayalım. Böyle çok huzurluyuz. Taht, saltanat eksik olsun. Saygılarımla, hoşça kalın.