Sendika Nedir? – İşveren Kimdir? – 1

Abone Ol
Değerli okurlar yaşadığımız toplumda, gerek işveren temsilcisinin gerekse çalışan temsilcisinin dik duruş sergilemesinden dolayı sendikanın gerekliliği ve örgütlü toplum olmanın önemi kamuoyunca küçümsenmekte ve insanımızın büyük çoğunluğu henüz Sendikalaşmanın gerekliliğini tam olarak idrak edememektedir. Bunda sadece işveren veya temsilcisinin tutum ve davranışları etkili olmamış aksine sendikaların eğilip bükülmesi ve bir yerlere yandaş olması mensuplarını zaman zaman bir yerlere pazarlaması da büyük bir etken olmuştur. Bu köşeden uzunca bir zaman alacağını tahmin ettiğim bir yazı dizisi ile Sendika nedir gerekliliği nedir. Sendikalar nasıl olmalıdır. İşveren kimdir, işverenin tutumu nasıl olmalıdır? Sorularına huzurunuzda neden, nasıl ve niçinlerle cevap arayacağız.

 

       İlk sorumuz neden örgütlenmek gerekiyor? olsun ve buna cevap arayalım.

Yaşadığımız toplumda bölgenin iklim şartları, gelenek görenekleri bireylerin düşünce yapısı, dünya görüşü ne kadar farklılık gösterirse göstersin hepimizin ortak bir noktası var. Yaşamak için çalışmak ve emek gücümüzü satmak zorundayız. İster fabrikalarda olsun, ister bürolarda olsun, ister özel sektörde olsun isterse devlet sektöründe olsun, hayatımızı yalnızca ücretle kazanıyoruz. Dertlerimiz aynı, sorunlarımız ortak.

        Örneğin hiç kimse garantisiz işte çalışmak istemiyor. İş garantili işte çalışanlar da iş garantilerinin ellerinden alınmasını istemiyor. Çünkü bizler için işsizlik demek açlık demektir.

        Çalışan kesimde hemen hemen herkes ücret zammı ister. Çünkü yaşayabilmek için, gereksinimlerini karşılamak için, bizi borçsuz kılacak bir ücret istiyoruz. Bunun nedeni ise zamcı hükümet politikalarının zaten düşük olan ücretlerimizi sürekli eritiyor olmasıdır.

        Mesela sosyal haklar istiyoruz. Yıllarca ödediğimiz vergilerin karşılığını almak, çalışan kesimin en doğal hakkıdır. Vergilerimizin patronlara ucuz kredi olmasını değil, ucuz konut, hastane, okul, bakımevi olarak bizlere geri dönmesini istiyoruz.

        Kısacası bizler bu ülkenin zenginliklerini, değerlerini üretenler olarak bu değerlerden refah payımızı istiyoruz. Peki alabiliyor muyuz? Alamıyoruz çünkü Toplu sözleşme hakkımıza iş veren temsilcisi hükümet, oturup yandaş ve kanka sendikalarla karar veriyor. Ya Biz çalışanların bu işte hiç kusuru yok mu? Elbette ki var. Bizim kusurlarımız, yasaların bizleri koruyacağını sanmamızdan kaynaklanmaktadır. Oysa yasalar çalışan kesimi koruyacak yeterliliğe sahip değil. Bir başka kusurumuz ise sorunlarımızın çözümünü “bizi düşündüğünü” söyleyen iş veren temsilcilerinin toplu sözleşme masasında “sendika da olsa ne diyorsak o” deyip kestirip atan hükümet yetkilerinden bekliyor olmamızdır. Ya da tek başımıza bireysel hak arayışlarına girmemizdir. Düşünebiliyor musunuz?  Aynı koşullarda yaşıyoruz, birlikte üretiyoruz ama tek başımıza hakkımızı arıyoruz. Bir şey elde etmemiz mümkün mü? Tabiî ki değil. Hak arayışında o kadar zor süreçlerle mücadele gerekiyor ki tek başına, bireysel olarak sonuç elde etmenin imkanı neredeyse hiç yok. Çünkü işveren temsilcisi hükümetin, kanka sendikaları (ki biz bunlara sarı sendikalar diyoruz), birlikleri ve siyasi güçleri, bizim kafalarımızı karıştıran, gerçekleri bizlerden gizleyen gazeteleri, televizyonları, radyoları var. Karışımızdakiler bizler bölük pörçük olduğumuzdan bizden daha güçlü ve bizlerden daha örgütlüler.

        Tüm bunlardan sonra  bütün zenginlikleri üreten bizler, eğer bu zenginliklerden bu gün yeteri kadar refah payımızı alamıyorsak yapılması gereken bellidir. Haklarımızı almak ve geliştirmek için güçlü olmalıyız ve en az işveren temsilcisi ya da işveren kadar örgütlü olmalıyız. Örgütlenmek ortak çıkarlar temelinde ortak hedefler için birleşmek ve güç birliği yapmak demektir. Bir çalışanı yenip yok etmek ne kadar basit bir işse örgütlenmiş yüzlerce binlerce çalışan tam aksine bir güçtür ve yenilmesi de çok zordur.

        O yüzden hep diyoruz “esnafı, çiftçisi, çalışanı, hatta ev hanımları  bile örgütlenmiş bir toplum, daha bilinçli ve daha güçlü bir toplumdur.