Bugün yaşadığım olaylar karşısında kafamdaki soru işaretinin giderek açıklığa kavuştuğunu görerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bazen düşünüyorum, siz hangi ülkenin başbakanısınız? Sizi seçen, sizi iktidar yapan Türkiye Cumhuriyetinin mi, yoksa İslam ülkelerinden birinin başbakanı mı? 


Sayın başbakan, siz 2011’de Mısır’da askeri darbe olduğunda Mübarek’e çekil git deyip ona yapılan darbeye destek vermediniz mi? Yine Eylül 2011’de Mısır’da, özel bir TV kanalına verdiğiniz röportajda: “Türkiye’de anayasa, laikliği devletin her dine eşit mesafede olması diye tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Tayyip Erdoğan olarak Müslüman’ım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Laiklikten korkmayın. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir.” demediniz mi? Şimdi bir yıl aradan sonra ikinci darbeye karşı çıkıp demokrasiden bahsediyorsunuz. Mursi’ye yapılan darbe de Mübarek’e yapılan darbe değil mi? Bir de Mursi’ye yapılana “muhalefet darbe demiyor” diye eleştiriyorsunuz. 


Suriye’nin içişlerine karıştınız. Esad yönetimine karşı ayaklanan Suriye’nin PKK’sına destek çıktınız. Hem de kendi ülkeniz aynı durumda iken. Şimdi de sıra Mısır’a geldi. Bu ülkelerden size ne? Size mi kaldı başka devletlerin içişlerine karışmak? Siz kendi ülkeniz sorunları ile neden bu denli ilgilenmezsiniz? Şunu öncelikle belirteyim ki dünyanın neresinde, hangi ülkesinde olursa olsun katliamlara, insan öldürülmesine kesinlikle karşıyım. Mısır’da ve Suriye’de kim yaparsa yapsın kınarım. Esad’ın öldürdükleri can da, karşıt grupların Esad yanlılarından öldürdükleri can değil mi? Mısır Cumhurbaşkanlığı sözcüsü eleştiri sınırlarını zorlayan açıklamasında, sizi kastederek, "Batılı bir ajandan vatanseverlik dersi almaya ihtiyacımız yok." Deyip anlamlı bir cevap verdi.



Geçen hafta il başkanları toplantısında Mısır’daki askerlere söylediklerinize hayret ettim. Dediniz ki: “Siz Müslüman kardeşlerinize nasıl silah doğrultup onlara bomba yağdırırsınız? Sizin zerre kadar inancınızda, imanınızda titreme yok mu? Hiçbir zaman hukuka uygun olmayan talimata uyulmaz. Burada size böyle bir talimat veriliyorsa ve bu hukuksuzsa, siz kalkıp o insanları öldüremezsiniz. Bunun bedelini tarihte biz de çok ağır ödedik. Mısır bu tecrübeyi geçmişte de yaşadı. Ama bu denli yaşamadı.” Siz tepki gösterirsiniz de dışişleri bakanınız Davut Paşa durur mu? “Mısır’da günlerdir şiddet eylemine karışmadan demokratik tepkilerini gösteren kitlelere yapılan müdahale kabul edilemez.” buyurmuş.


Bu sözler bana Gezi Parkı olaylarını hatırlattı. Sizin emrinizle emniyet güçleri direnişçilerin yüzlerine biber gazı, gaz bombası, plastik mermi sıkıp gözlerini kör ederken inancınızda, imanınızda titreme olmadı mı? Olaylarda genç yaşta beş kişi yaşamını yitirmedi mi? Binlerce kişi yaralanmadı mı? Onları kahraman yapıp maaşla ödüllendirdikten sonra Mısır askerlerine bu sözleri söylemeniz abes değil mi? Taksim’deki direnişçiler demokratik tepkilerini göstermekten başka ne yapıyorlardı? Üzerlerine emniyet güçleri öyle gitmese olaylar o boyuta gelir miydi? Taksim’de o yaşananları tüm dünya izlerken devlet televizyonlarında penguen belgeseli yayınlanmadı mı? Olaya o zaman neden bu kadar ilgi göstermediniz? 


Mısır’daki olaylar sizi ve partinizi çok üzmüş anlaşılan. Evet, biz de üzüldük, ama bu tepkinizi niçin ülkemizdeki olaylarda göstermiyorsunuz? Reyhanlı’daki saldırı için yas karar almadınız, TV’de müzik ve eğlence programları devam etti. Ancak parti olarak Mısır’daki olaylar nedeniyle belediyelerin konser ve eğlence programlarını iptal etmelerini istediniz. Esenler Belediye başkanınız Cumhuriyet Meydanı’nın adını Rabia Meydanı yapacak, bir de alana Rabia sembolü yaptıracakmış. Bir caddeye de Mursi Caddesi adı verilecekmiş. Bu ne ilgi maşallah. 
İsterseniz 40 yıl öncesine gidelim. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Mısır ve diğer İslam ülkeleri Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ne tepki gösterdiler, biliyor musunuz? Libya dışında hiçbiri destek vermedi. Libya Türkiye’ye uygulanan Amerika ambargosuna karşı Türkiye’ye yardım yapan tek ülkeydi. Harekât sırasında Kaddafi, Türk elçiliğine gece 02.00’de telefon açıp Kıbrıs olaylarını yakından izlediğini, uçakları pilotları ile birlikte yardım için göndermeye hazır olduğunu, başka şeylere ihtiyaç olursa Libya depolarının Türklere açık olduğunu bildirdi. Biz o Kaddafi’ye minnet borcumuzu sayenizde İzmir’den kalkan uçakları Libya’yı bombalatarak ödedik. 


Sayın başbakan lütfen artık susun. Mısır halkının seçimine saygı gösteriyorum. İki tarafın da şiddet eylemlerinden kaçınmasını, anlaşmazlıkları diyalog yoluyla çözmesini istiyorum. Ancak başka ülkelerdeki darbeleri bırakın, seçimle iktidara gelen yönetimlerin de halka karşı yaptığı uygulamaların darbe benzeri uygulamalardan farkı var mı, yok mu bir düşünün, isterseniz.

Saygılarımla.