Oysa o ne heykeltıraştı ne de sanatçı… 1890’da İzmir’de doğan 1973’te Tire’de hayata gözlerini yuman ‘Taşçı Rıza’ adıyla anılan mermer ustası Rıza Saygın Ege’de tam 37 Atatürk büstü yaparak inanılmaz bir rekora imza attı. Kemalpaşa ve Tire’de mermer kaideli görkemli ‘Paşa Çeşmeleri’ ile çok sayıda anıt tasarladı… En son eseri ise bu dünyadan göçüp gitmeden önce eline aldığı kaya parçasına kazıdığı kendi mezar taşı oldu…
Bazı yetenekler için doğuştan ‘Allah vergisi’ derler ya İzmirli mermer ustası Rıza Saygın da işte öyle karakterlerden biriydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir ve Ege’yi adeta Atatürk büstleriyle donattı. Öte yandan muhteşem bir sese de sahipti, uzun süre ‘Mevlithanlık’ yaptı. Okuduğu gazelle konser vermek için Tire’ye gelen Hafız Burhan’nın da dikkatini çekmeyi başardı… Ölünceye kadar yerleştiği Tire’de son derece mütevazı ve huzurlu bir hayat sürdü.
SON ESERİ MEZAR KENDİ MEZAR TAŞI OLDU
İlginçtir, o ne heykeltıraştı ne de bir sanatçıydı… 1890’da İzmir’de doğan 1973’te Tire’de hayata gözlerini yuman ‘Taşçı Rıza’ adıyla anılan mermer ustası Rıza Saygın Ege’de tam 37 Atatürk büstü yaparak inanılmaz bir rekora imza attı. Kemalpaşa ve Tire’de mermer kaideli görkemli ‘Paşa Çeşmeleri’ ile çok sayıda anıt tasarladı… Ne acıdır ki, bugün kendisini Tire’de ne tanıyan var ne de bilen… Ancak geride bıraktığı sanat harikası eserleri zamanının tüm acımasızlığına rağmen dimdik ayakta duruyor… En son eseri ise bu dünyadan göçüp gitmeden önce eline aldığı kaya parçasına kazıdığı kendi mezar taşı oldu…
MEZARI BAKIMSIZ VE PİSLİK İÇİNDE
Rıza Saygın… Namı diğer ‘Taşçı Rıza’… Tire Asri Kabristanlığı’nda, yağmurlu ve fırtınalı bir havaya rağmen yılmadan saatler süren çalışmamızın ardından arayıp bulduğumuz kabri ise ne yazık ki bakımsızlıktan perişan halde… Mezarı, yer seviyesine kadar inmiş ve pislik içinde… Başında bir Fatiha okuduktan sonra, kendini topluma adamış ve derin izler bırakmış böylesine değerli şahsiyetlerin vefa duygusu gereği ebedi istirahatgahlarının daha derli toplu, temiz ve bakımlı olması gerektiğini düşünmeden edemiyoruz…
YILMAZ GÖÇMEN YAZDI
Gelin, mermere can veren Rıza Saygın’ın ilginç hikayesini Araştırmacı- Yazar Yılmaz Göçmen’den dinleyelim… Yılmaz Göçmen, ‘Tire’de İz Bırakanlar’ adlı kitabında Taşçı Rıza’ya da önemli bir bölüm ayırmış… Kendisine, Yılmaz hocam kimdir bu Taşçı Rıza? diye sorduğumuzda yüzünde beliren tatlı bir tebessümle hemen anlatmaya başlıyor…
İZMİR’DE DOĞDU TİRE’DE YAŞADI
Taşçı Rıza, 1890 yılında İzmir’de doğar, ‘Bahadıroğulları’ ailesindendir. İlköğretim ve ardından Rüştiye’yi İzmir’de okur. Rüştiye’de eğitimine devam ederken merak saldığı için bir taş yontma ustasının yanına çırak girer. Okulu bittikten sonra da kendini geliştirmek için taş yontma mesleğine devam eder. Zamanla bu meslekte ustalaşır. Genç ve oldukça yakışıklı biridir. Bu sırada bulunduğu ortamlarda sesinin güzelliği ile dikkat çeker… Mevlithanlık dersleri almaya başlar ve zamanla iyi bir taş yontma ustası olduğu kadar iyi bir mevlithan da olur. Sesi adeta billur gibidir… O kadar ki, okuduğu mevlidi gözleri kapalı dinleyenlerin bir süre sonra göz yaşlarına hakim olamadıkları rivayet edilir. Yokluk yılları yaşanmaktadır… Gençtir, kuvvetlidir ancak Taşçı Rıza’nın da geçim kaygıları vardır. Bir keresinde Tire’nin camilerinin çok olduğunu duymuştur. Kendisine, kentin ileri gelenleri tarafından ‘Tire’ye yerleş’ teklifi yapılınca tereddüt etmeden kabul eder. Bir yandan mevlithanlık yaparken bir yandan da Çıra Pazarı sokağında bir işyeri açarak mezar taşları ve lahit işleri yapmaya başlar.
MEZAR İŞÇİLİĞİNDEN HEYKELTRAŞLIĞA
Dönemin kaymakamlığı ve belediye başkanlığı tarafından Tire’ye ilk Atatürk büstü yaptırılmaya karar verilir. Taşçı Rıza, eline keski ve çekici alarak sekiz gün içinde gece gündüz çalışarak mermerden ilk Atatürk büstünü yapar. Yıllar sonra bu gün bile Tire Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu Lisesi’nin bahçesinde duran büst o kadar beğenilir ki herkes hayran olur. Usta olmasına rağmen içinde sanatçı ruhu taşıyan Taşçı Rıza’nın ünü de kulaktan kulağa yayılmaya başlar. Kısa sürede Ege’nin dört bir yanından yeni büst siparişleri almaya başlamıştır bile…
PİYANGODAN ÇIKAN PARAYI FAKİRLERE DAĞITIR
Kuşadası’ndaki ilk mermerden Atatürk büstü de onun eseridir. Bu büst, günümüzde Kuşadası polis karakolunun önünde durmaktadır. Zaman geçmektedir… Taşçı Rıza’ya bir defasında aldığı piyango biletinden bin lira ikramiye çıkar… Hani bin lira o günün parasıyla hatırı sayılır birparadır. 500 lirasıyla kendine Bahçekahve semtinden başını sokacak bir ev satın alır. Hani gönlü de zengin birisidir. Kalan 500 lirayı da hiç tereddüt etmeden çevresindeki fakirlere dağıtıp, hayır dualarını alır.
HAFIZ BURHAN’IN DİKKATİNİ ÇEKER
Günlerden bir gün Tire’ye dönemin ünlü sanatçısı Hafız Burhan konser vermek için gelir. Sesinin güzelliği bilinen Taşçı Rıza’da en ön sırada yerini çoktan almıştır bile. Neyse, konser başlar… Oldukça kilolu olan Hafız Burhan sahnede müthiş performansı ile gönülleri titretir. Sesinin güzelliği bilinen Taşçı Rıza da çevresinin ısrarıyla adeta iteklenerek sahneye çıkarılır. Hafız Burhan bu yakışıklı genci baştan aşağıya süzdükten mikrofonu ona bırakır. Heyecandan ayakları titrese de Taşçı Rıza bu fırsatı çok iyi değerlendirir. Sahnede, Hafız Burhan’ın, ‘Mübtela-yı Dert Olup Derdime Bir çare Buldun mu? adlı eserini okumaya karar verir. Şarkıyı müthiş sesiyle okumaya başlar… Aman Allahım o nasıl bir ses, o nasıl bir coşkudur? Salondan büyülenmiş gibidir adeta çıt çıkmamaktadır. Şarkı bittiğinde seyirciler başta olmak üzere Hafız Burhan ve saz heyeti de dahil herkes Taşçı Rıza’yı avuçları patlayana kadar ayakta alkışlar… Hafız Burhan, Tirelilere dönerek, ‘Bu gence sahip çıkınız’ der. Taşçı Rıza o günden sonra artık hem bir mevlithan hem de gazelhandır…
ESERLERİ EGE’NİN DÖRT BİR YANINDA
Yıllar yılları kovalar… Kendisi artık şehrin ileri gelenleri ile oturup kalkan bir entelektüeledir. Mermer ustalığı gelişmiş ünü de artmıştır. Ege’nin dört bir yanında 37 adet Atatürk büstü yapar. 38 ve 39. büstleri ise sağlık nedeniyle tamamlayamamıştır. Bu gün bile bu büstler çırağı mermer ustası Şevket Öztürk’ün atölyesinde korunmaktadır. Hiç evlenmez… Yaşlandığında, tarihi Ali Efe hanının bir odasına yerleşir. Tire ve Kemalpaşa’ya mermer kaideli görkemli ‘Paşa Çeşmeleri’ yapar. Yine Tire’de meydan için tasarlanmış mermerden bir saat kulesi inşa eder. Bu kule daha sonra Ihlamur Meydanı’na taşınır. Çevresine ise dört adet mermer kaideli çeşme ilave edilir.
DERİN İZLER BIRAKTI
Artık iyice yaşlanmıştır… 1973 yılının sonbaharında ağırlaşan sağlık sorunları nedeniyle hayata gözlerini yumar… Sevenleri ve dostları onu son yolculuğunda yalnız bırakmaz… Mevlithanların okuduğu Kuran-ı Kerim’in ardından dualarla defnedilir. Mezarının başına ise kendi elleri ile ham bir mermer kayadan kazıdığı mezar taşı dikilir… Yaşadığı dönemde soyadı gibi son derece saygın biri olan Rıza Saygın da, Tire’nin geçmişinde derin izler bırakan diğer usta sanatçılar ressam Fuat Mensi Dileksiz ve Seha Gidel ses sanatçısı Tanju Okan gibi zamanı geldiğinde o da beyaz atına binerek bu dünyadan göçüp gitti… Ne bir dakika önce ne bir dakika sonra…