Tire’den bir arkadaşı aramış İbrahim Bey’i. İlçede resmen bir ‘çevre felaketi’nin yaşandığını ama kimse farkında olmadığı için önlem alınmadığını anlatmış. Yerinde görüp gündeme taşıması için saatlerce dil dökmüş. Önce umursamamış, ısrar edince dayanamayıp teklifini kabul etmiş ve onunla birlikte Tire’ye gelmiş. “Felaketin yaşandığı olay yerini görünce kendimden utandım. Böyle bir olaya duyarsız kaldığım için kendime öylesine kızdım ki anlatamam.” diyor. Neden mi? Bakın.
“İlçenin hemen yanı başında, tarım arazilerinin göbeğinde, “Kurşun İzabe Tesisi” diye bir tesis kurulmuş. Burada hurda aküleri eritip kurşun elde ediyorlar. Tabii bu işlem yapılırken akülerin içindeki asitler boşaltılıyor, kurşun plakalar da yüksek ısı ile çalışan fırınlarda eritilip külçe haline getiriliyor. Asitler toprağa, kurşun buharı havaya savruluyor.
Aslında bu tür tesisler Çevre Bakanlığı tarafından son derece sıkı denetlenen tesisler. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ne göre, böyle bir işletme açabilmek için oldukça sıkı kurallar var. Mesela hava filtresi ve su arıtma gibi önlemlerin şart koşulduğu izabe tesisleri, ancak organize sanayi bölgelerinde kurulabiliyor. Bunların lisans almadan çalışması da yasak! Hatta böyle tesislere hurda akü taşıyan araçlar da, bu akülerin toplandığı yerler de belli koşulları yerine getirmesi koşuluyla lisans alabiliyor. Bu tesise verilen lisansın 20 Ocak 2011’de sona erdiğini öğrendim. Çevre Bakanlığı’na göre bu tesisin çalışmaması gerekiyor yani.
Ağaçlar arasına gizlenmiş son derece masum gibi duran tesise hurdacıların kamyon kamyon hurda akü getirdiklerini gözlerimle görmesem ben de hala faaliyetini sürdürdüğüne inanmayacağım. Orada hurda akü koleksiyonu yapılmadığına belli ki, tesis gizli gizli üretimini sürdürüyor. Dostumun bana anlattıkları da bu yönde zaten. O da, dikkat çekmemek için farklı saatlerde, çoğu zaman da geceleri tesisin çalıştığını iddia ediyor.
Bu ne demek biliyor musunuz? O bacalardan ‘Yeşil Tire’nin üzerine kurşun dumanı yayılıyor, gizliden gizliye. O bereketli topraklara da bildiğiniz asit akıyor. Yani; Tire yavaş yavaş zehirleniyor. O topraklardan fışkıran bereketi paylaşan insanlar da farkında olmadan o zehirden payını alıyor.
Tire’yi ve Tire’nin bereketini korumak için alınacak önlemler belli. Öncelikle o tesis kapısına kilit vurulacak! Eminim ki; çevre konusuna duyarlılığına emin olduğum başta İzmir Valisi Cahit Kıraç ve kent yöneticileri bu işin takipçisi olacak, Tire’deki felaket sona erecek. Yoksa. Bunun hesabını torunlarımıza nasıl veririz?
NOT: Kurşun, çocuklarda öğrenme ve dikkati toplama yeteneğinde bozukluklar yaparak beyin gelişmesini etkiler; işitme kaybı, büyümenin yavaşlaması ve davranış bozuklukları gibi sorunlarına neden olur. Gebe kadınların vücutlarına kurşun sızarsa, henüz doğmamış bebekleri bundan etkilenir. Kurşun, yetişkinlerde eklem ve kas ağrısı yapar, yüksek tansiyona, kısırlık sorunlarına, hafıza kaybına ve hatta nöbet tutmasına neden olur. Yakın temas halinde ise ölüme sebebiyet verir. Bu bilgiyi, Tire’deki tehlikenin boyutuna örnek olması adına verdim. Ürkütücü değil mi?”
İşte yazı aynen böyle. Şimdi buradan Sayın Kaymakamımıza ve Belediye Başkanıma sesleniyorum. Gerçekten de Tire’nin Çernobil’i olabilecek bu olayın takipçisi olunuz. Bu tesisin bir an önce işlevine son vermesi için gerekenlerin yapılmasını Tire halkımız adına sizden rica ediyorum. Halkımızın bu zehirli havayı teneffüs etmesine engel olun. Şimdiden gerekenin yapılacağına inandığım için teşekkür ederim.