Şimdi 2017 referandumunda “evet” çıktığını düşünüp zamanı 2030’a getirelim. Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu siyaseti bırakmış olsun. Ülkede ekonomi çok kötü olup işsizlik tavan yapmış, paradan yine sıfırlar atılmış, her gün şehit veriliyor ve halk artık o günkü siyasilere güvenini yitirmiş diyelim. O sırada şaibe dolu, medya gücü olan bir iş adamı(adı X olsun) durumdan yararlanıp kendine dokunulmazlık zırhı sağlamak adına parasal gücünü kullanıp bir parti kursun. Ülkenin her yerinde mitingler düzenleyip, kaynağı belirsiz parasıyla insanları yanına toplayıp, yeni bir yüz ve umut arayan yoksul halka nasıl yerine getireceği belirsiz bir sürü vaatlerde bulunup, ülkeyi düzlüğe çıkaracağını söylesin.
Yapılan ilk seçimde diğer partiler baraj altında kalınca bu kişinin partisi 350 vekil çıkaran 1. parti ardından % 20 oyla 250 vekil çıkarıp 2. parti konumuna gelsin. Başkanlık seçimi ilk turunda % 51 oranını kimse yakalayamadığı için kalan iki adaydan birisinin X olduğunu düşünelim. 2. tur seçiminde de baraj altı partilerin seçmenlerinin tepki olarak oyunu bu adama attığını kabul edelim. Ve X kişinin cumhurbaşkanı seçildiğini varsayalım. Şimdi 2017 anayasa değişikliği ile edindiği haklara bir bakalım:
Seçimi kazanan parti olmamasına rağmen hükümeti X başkan kuracak. Seçilemeyen vekil adayları, hatta abisi, amcası, berberi, teyze ve halakızını istediği bakanlığa, başkan yardımcılığına atayabilecek. Güvenoyu almasına gerek bile olmayacak. Yalnız yardımcı ve bakanları değil, tüm üst düzey kamu yöneticilerini istediği gibi atayıp görevden alabilecek. Partisi mecliste çoğunluk olmamasına karşın hükümetin yaptığı yanlış işler meclis tarafından denetlenemeyecek, çünkü artık meclisin gensoru verip hükümeti düşürme hakkı yok. Meclis tatildeyken çok önemli bir konu olsa, vekillerin çoğu istese bile başkanın onayı olmadan meclis tekrar açılamayacak. Başkan hakkında meclis yazılı veya sözlü soru önergesi veremeyecek.
Hükümet yetkisine ait konularda kararname, yönetmelik çıkarabilecek. Artık Kamu Hükmünde Kararname yok, cumhurbaşkanı var diyebiliriz. Milli güvenlik politikalarını direk kendi belirleyip, gerekli önlemleri alabilecek. Seçimden 1. çıkan parti vekillerinin eylemlerini terör kapsamına sokabilecek. Şirketlerinin sorun yaşadığı komşu ülkelere savaş açabilecek, TSK’yı meclis onayı olmadan istediği gibi yönetebilecek. 5 yıl sonraki seçim dönemine dek X başkan “ne yaparsa yapsın” yerinden etmek mümkün olmayacak. Yasaya göre başkanın en fazla iki kez seçilme hakkı olsa da ikinci seçim dönemi gelmeden 9. yılda meclis seçimi yenileme kararı alırsa mevcut başkan 5 yıl için daha aday olabilecek.
Hükümetinin çıkardığı hiç bir yasa teklifi mecliste yeterli çoğunluğu sağlayamadığı için kabul görmeyecek. Verdiği bütçe bile onaylanmayacak, ama yasaya göre bir önceki yılın bütçesi enflasyona göre ayarlanıp otomatikman devreye girecek ve bu hükümetin emrine verilecek. Başkan, yardımcıları ve bakanlar hakkında, görevde olsun olmasınlar, soruşturma önergesi verilebilmesi için 301 oy gerekli. Önergenin kabulü ve soruşturma açılabilmesi için 360 oy, soruşturma bitince Yüce Divan’a göndermek için 400 oy gerekli. . Anayasa Mahkemesi üyelerinin(bunlar aynı anda Yüce Divan oluyor) tümünü direkt ya da dolaylı yoldan kendisi seçecek. Yani çıkardığı yasalar anayasaya uygun mu diye kontrol edecek kişileri ve olur da 400 vekil oyu sağlanır da yargılanması gerekirse kendisini yargılayacak kişileri bizzat kendisi seçmiş olacak. Bu arada yargıyı komple başkan seçecek ama hepsi “tarafsız” olmak zorunda.
Diyelim ki başkan yurtdışına gezmeye gitti, ya da Allah korusun hasta oldu. Kendisi yerine şimdiki gibi milletvekillerin kendi içinden seçtiği meclis başkanı değil, başkanın kafasına göre seçtiği(oğlu, eşi, çaycısı vs) yardımcılarından birisi vekâlet edebilecek. Allah taksiratlarını affetsin ölürse de vekil olan, X başkan yerine bir sonraki seçimlere dek ülkeyi yönetmeye devam edecek. Hatta belki babasının değerli hatırası için o da aday olacak ve yeni başkan seçilecek.
Diyelim ki halk yaptığı seçimden pişman oldu. 3. yılda ülkede eylemlere başladı. O zaman başkan “kamu düzeni bozulduğu için” 6 aylığına “meclis onayı olmadan” OHAL ilan edebilecek. Yasalara uygun olsun olmasın istediği kararnameyi çıkarabilecek. Danıştay bu yasa tasarılarını incelemeyecek. Danıştay üyelerini zaten HSYK ve başkan seçtiğinden her şey hızlanacak. 7 Haziran’dan sonra hükümet kurulamayınca bağımsız bir bakanlar kurulu konusu yaşanmıştı ya. Artık ona gerek yok. Eski hükümet devam. Ha, X başkan artık partisinden istifa etmek zorunda değil. Hala kendisi genel başkan olabilecek. Yani, hükümeti ve vekilleri kendi seçecek. Ama tarafsız olacak. Aynı şimdiki gibi...
Bu haklarla başa gelecek kişinin 5 yıl neler yapabileceğini hayal dünyanıza bırakıyorum. İnşallah X gibi birisine milletimiz asla oy vermez de böyle bir şey yaşanmaz diye umabiliriz. Ya da ülkenin geleceğine dair en ufak böyle bir endişen varsa, kişileri değil ülkeni düşünüyorsan, Atatürk’e bile verilmeyen yetkilerin “Tek Adamlık” isteyen birine(kişi önemli değil) verilmesini istemiyorsanız “HAYIR” dersiniz. Yoksa bunları anlatmayıp ülkem, milletim, istikrar için “Evet” deyin diyenlere kapılırsanız, sonrasının neler getireceğini sizlere anlatmaya çalıştım. Karar sizin...