Bende bu verilere ışık tutması, olayı daha da belirginleştirmesi için Ülkemizin 2012 yılı ocak ayı itibariyle açlık sınırı ve yoksulluk sınırı rakamlarını çıkarttım. TÜİK verilerini baz alarak çıkarttığım sonuca göre ülkemizde 978,79 TL açılık sınırıdır, yani 978,79 TL.’ den az geliri olan vatandaşlar açlığa terkedilmiş demektir. Yoksulluk sınırı ise 2 bin 601 TL olup bu rakamdan az geliri olan vatandaşımızda fakir kategorisindedir. Bu rakamlar devletin resmi rakamlarıdır. Şimdi bir sistem düşünelim ki kendi çalışanını açlığa sefalete mahkum etmiş, böyle bir sistem sizce olabilir mi? Oluyor işte nasıl mı? Şöyle ki; Devlet bu arkadaşları 657 sayılı kanun kapsamına sokarak başka bir gelir getirici iş yapmasının önüne geçmiş verimi arttırmak istemiştir buraya kadar yapılan doğrudur. Eğer çalışandan verim bekliyorsanız çalışanın tek işte çalışması önemlidir. Ancak bu arkadaşları açlık sınırının altında ücret vererek verimini hepten yok etmenin anlamı nedir? Anlayamadığım konu budur. Diğer bir husus ta devlet bu arkadaşlarımızı bir kanun hükmüne göre istihdam etmiştir ve o kanun hükümlerine göre davranmasını, çalışmasını beklemektedir eğer aksi olursa o kanun hükümlerinde ceza ve yasaklar yürürlüğe konulur demektedir. Ancak bahsettiğim kanundaki yasakları, cezaları ön gören bu sistem nedense aynı kanun hükmüyle verilmesi gereken haklardan bu arkadaşlarımızı mahrum etmekte ve Devletçe ödenmesi gereken Aile yardımları Bakanlar Kurulunun bir kelimesiyle ödenmemektedir. Asgari ücretin üzerinde maaşla işçi çalıştıran bir özel kuruluşa Devlet Sosyal Güvenlik Kanunuyla çalışana Aile Yardımı ödenmesini zorunlu kılarken, kendisini muaf tutmasının ve çalışanına bu sosyal ödeneği vermemesinin tek bir izahı olabilir onu da atalarımız zaten yapmış şöyle ki; “ Ele verir talkımı kendisi yutar salkımı” bu durumun başka bir izahı olamaz.
Buradan hareketle genel durumumuzu bakacak olursak gerçekten Ülkemizin yarısı açlık sınırında ve altında diğer yarısının yarısı da yoksulluk sınırında ve altında geri kalan %25 galiba mutlu azınlık.
Bu tür uygulamalar bizim devlet geleneğimizde olmayan uygulamalardır. Yöneticilerimiz devlet geleneklerimize uygun bir şekilde vatandaştan yana tavır alarak duruş sergiler iş ve işlemleri böyle yürütür, karar ve yönetmelikleri bu doğrultuda çıkarırsa mağduriyetlerin önüne geçilmiş olur, insanımız daha huzurlu olur diye düşünüyorum. Sürçü lisan eyledikse affola.
4/C Statüsünün 4/A statüsü olarak değiştirilmesi dileğiyle, Hoşça kalın, sağlıcakla kalın…