Akıl nedir?
Akıl, en öz ifadeyle düşünme, anlama ve kavrama yetisi olarak tanımlanabilir. İnsan varlığı, Yüce’den olduğunun en soyut ifadesi olan akıl ile tanır, anlar, tanımlar ve anlamlandırır. İnsanın “sorumlu” bir varlık olabilmesi için olmazsa olmaz ölçü akıldır diyebiliriz. Bu sebeple, aklı olmayanlar bu dünyadaki edimlerinden sorumlu olmayıp dolayısıyla öte dünyada sorgudan muaftırlar.
Kısa zaman önce felsefeye dâir yaptığım tanım sebebiyle fikir alışverişi yaptığım bir akademisyen (felsefeci) ile vicdan ve akıl kavramları hususunda görüş ayrılığı yaşadım. O günden bu yana zihnimde bu iki kavramın sorgulamasını yapıp sağlıklı bir sonuca ulaşmaya çalışıyorum. Öyle ki, bu sorgulama ve ayrıştırma uzayınca, anlamlı bir bütünlüğe kavuşturup yazıya dökme isteği uyandı içimde. Ayrışma sebebimiz olan felsefe tanımlamam şöyle;
“Felsefe; niceliksek ölçümü güç ve fakat son tahlilde sınırlı olan misinaya sahip olta gibidir. Tabiatıyla misyonu, doğruyu/hakikati gün yüzüne çıkarmaktır. Niteliğine ve niceliğine güvenilmemeli misinanın, son raddede vicdanla desteklenmeli. Çünkü misina fizik alanın dışına çıkamaz. Hakikat ise fizik âleme sığmaz. Unutmamalı; vicdan, aklın sessiz rehberidir.”
Ben bu tanımlamada, vicdan ile akıl kavramlarının birbirinden farklı anlama sahip olduklarını belirttim fakat bunu düalist bir yaklaşım üzerinden yapmadım. Çünkü iki kavram da aynı noktaya ulaşma gayesini taşırlar, şu farkla ki; biri diğeri üzerinde denetim etkisine sahiptir. Karşı taraf ise söz konusu kavramların iç içe geçmiş, yani aynı anlama gelen ve birbirini tamamlayan kavramlar olduğunu savundu. Ve bana “conscientia”
(bu kavram etimolojik olarak latince kökenli olup genelde vicdan, bilinç olarak çevirilir) kavramı üzerine düşünmemi ve bu bağlamda Spinoza’nın, “Aklın Islahı” kitabını incelememi tavsiye etti. Vicdan konusunda ise şu ifadeleri kullandı: ‘Vicdanı, iyi ya da kötüyü ayırt etmek değil de önce doğru ve yanlış olanı ayırt etmek olarak anlamak gerekir.’ Ben ise buna karşılık, kavram olarak vicdan ile aklın aynı şey olmadığını bununla birlikte
iyi-doğru ile kötü-yanlış kavramlarının aynı anlam dâiresinde kabul edilebileceğini belirttim.
Bilmeliyiz ki, Spinoza yahut başka bir düşünür kavramların mutlak mânâda anlam sınırlanırını belirleyemez. Aksi halde herkes kendisini mutlak doğru kabul eder ve bu da felsefenin doğası gereği kabul edilebilir değildir. Nice kavramlar başka zihinlerde türlü anlamlara evrilebiliyor. Fakat biz inananlar, mutlak Hakikat olarak kabul ettiğimiz din(İslam) ve onun ana kaynağı olan Kur’an’da belirtilen kavramları ve çizilen anlam sınırlarını mutlak doğru olarak kabul etmekle mükellefiz. Bu bağlamda Kur’an’da geçen ifadelere baktığımızda iyi ile doğrunun ve kötü ile yanlışın aynı anlam dairesinde yer alabileceğini ifade edebiliriz. Fakat vicdan ve akıl kavramları için benzer bir durum söz konusu değildir. (Aşağıda bu görüşümü, kavramlara karşılık gelecek iki ayetle delillendirmeye çalışacağım)
Söz konusu kavramların karşılık geldiği anlam konusunda hataya düşmemek için mutlak Hakikat kabul ettiğimiz Kur’an’ı referans almamız gerektiğini kabul etmeme rağmen çeviriyle/meâl ile yetinmeyip Arap dili terminolojisine bir kitap çevirecek derecede hâkim olan bir hocama danıştım. Söz konusu kavramlardan iyi-doğru ve kötü-yanlış kavramları için Şems Sûresi 8. ayeti, vicdan-akıl kavramları için ise Hacc Sûresi 46. ayeti örnek gösterdim. Söz konusu ayetlerde direkt olarak bu kavramların geçmediğini fakat dolaylı olarak bu anlamlara geldiğini ve dahası kavramlara getirdiğim kategorik ayrımda bir yanlışlık olmadığını dile getirdi. Bu noktada akıllarda soru işareti kalmaması adına asıl konumuz olan vicdan ve akıl kavramlarının farklı şeyler olduğuna delil teşkil eden ayeti paylaşmak istiyorum.
“Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, fakat asıl sînelerdeki kalpler kör olur.” Hacc Sûresi/46
Gözün gördüğüne anlamını veren akıldır. Farklı bir deyişle, gözün gördüğünü tanıyan akıldır. Demem o ki, burada göz üzerinden akıl yetisine atıf söz konusudur. “Sînelerdeki kalpler” ifadesinde kastedilenin de vicdan olduğunu düşünüyorum. (Allahuâlem)
Son olarak vicdan kavramına bir tanım getirerek yazımı bitirmek istiyorum.
Vicdan, içsel-manevi denetim mekanizmasıdır. Eskiler ise vicdanı, “Allah’ın içimizdeki sesi” olarak tanımlıyor.
O hâlde diyebiliriz ki;
vicdan, aklın sessiz rehberidir
vicdan, aklın halifesidir
işlenen bir suç sonrasında akıl sükût ederse, vicdan aklı ihbar eder.
“Ey akıl! Hürmet et vicdana.”
Twitter: @kadirturan_
E-Posta: k.turann@hotmail.com