Evet, yanıldım. Tıpkı anket şirketleri gibi. Bu bahane değil yazım için, ama neden bu kadar tepki çektim, anlamıyorum. Seçim öncesi anket şirketlerinin hemen hemen tamamı(3-4’ü hariç) benimle aynı görüşteydi. Cumhurbaşkanlığı 2.tura kalır, Cumhur ittifakı da mecliste çoğunluğu sağlayamaz. Ancak bazı arkadaşlar işi hakaret ve alaya kadar götürdüler. Ben yanıldım, kabul ediyorum. Kutlarım. Ancak sizin bu saldırganlığınız nedir, bunu anlamıyorum.
Bu seçimin tek galibi ve iki yenileni var. Galibi, sürekli iktidara destek olmakla suçladığım Bahçeli, yenilenleri AKP ve CHP’dir. AKP’li seçmene soruyorum: Siz bu seçimden zaferle mi çıktınız? 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde % 49,5 oy alan AKP bu seçimlerde % 42,5’a düştü. Yine CHP’nin oyu % 25,3 iken % 22,68 oldu. Kazananı hayli tartışmalı referandum sonuçlarına “Atı alan Üsküdar’ı geçti” ve “Evet kazandı, mızıklanmayın” diye üstüne yatmaya çalışan AKP yandaşları her türlü düzeysiz üslup kullanıp seçimden zafer çıkarmaya çabalıyorlar. Erdoğan’ın Huber Köşkü konuşması sırasında ilk andaki yüzünün ifadesi açıklamıştır sanırım her şeyi. Sizin değil, MHP’nin zaferi bu. Bakın MHP başkan yardımcısı ne diyor: “"Bundan sonra biz ne dersek, o olacak. MHP hem Recep Tayyip Erdoğan'ı hem de AKP'yi kurtarmıştır. Bu da böyle bilinsin." Bu her şeyi anlatıyor sanırım.
Bir şeyi açıklamak istiyorum. Her zaman dediğim gibi hile sandıkta yapılmıyor. Sandıkta da hile girişimleri de oluyor(bu seçimde de olduğu gibi), ancak asıl hile bilgisayarda yapılıyor. YSK’nın seçimlerde kullandığı SEÇSİS Sistemi her türlü hileye açık. İşleyişinde görülen sakıncalar nedeniyle gelişmiş batı ülkeleri terk ettikleri halde yabancı kaynaklı bu sistemi iktidar neden hala ısrarla kullanmaya devam ediyor? Bu sistemin sakıncaları ile ilgili geniş bir yazı yazacağım.
Umudum pek yok ama umarım bu yeni rejim vatanımız ve milletimiz için hayırlı olur. Bu seçim, ülkenin geleceğini 16 yıldır iyiye götüremeyen iktidarın, gelecekte de hiç bir şey yapamayacağını düşünenlerle, kazanalım da gerisi önemli değil diyen, ileriyi göremeyen, görmek istemeyen bir zihniyetin mücadelesiydi. Kaybettik. Ama ülke olarak kaybettik. Ben üstüme düşeni yaptım. Toplumu uyarmak için çalıştım, ama uyandıramadım. Bu toplum hem ağlayıp, şikâyet edip hem de iktidara oy veriyorsa ağlamayacak, sonuçlarına katlanacak(Ordu’da olduğu gibi). Umarım yanılırım ve hayırlı olur.
Evet, bu seçimi kazandınız, tebrik ederiz. Kutlamalarınıza devam edin. Anlamadığım şu, niye bu kadar sevindiniz? İlk defa kazanmadınız ki. Ancak neler kaybettiniz? Lütfedip bu yazımı sonuna dek okuyarak düşünün. Bizim neden bu denli mücadele verdiğimizi anlatacağım. Anlayabilirseniz tabi.
Genel Kurmay Başkanını bile kumpasla hapse atıp orduyu yok ettiniz. Fetö’yü adam yerine koyup 15 Temmuzu yarattınız, üstüne bizi Fetöcü diye suçladınız. Çözüm sürecini bir fırına, bir buzdolabına koyup bize PKK ile kol kolasınız dediniz. Halkı değil iktidardakileri zengin ettiniz. Dini siyasetin merkezi yaptınız. 16 Nisan referandumu ile kanun, bütçe yapma, TBMM’ni feshetme, gensoru verme, hükümeti ve bakanları düşürme yetkisini bir kişiye devrettiniz. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet rejimini yok edip tek kişinin saltanatına halay çektiniz. Çalıntı sorularla Harp okullarına, üniversitelere teröristleri, yandaşları, gerici yobazları yerleştirdiniz. Medyayı ele geçirip gerçekleri halktan gizlediniz. Çocuklarımızı sokakta bırakıp Suriyelileri sınavsız kamulara yerleştirdiniz. Limanları yabancılara sattınız. Adaletin, ekonominin, tarihin, sanatın, eğitimin, ormanların yok edilişine, doların, dış borçların artmasına milletin a.’sına konmasına, ses çıkarmadınız. Aç yatıp kalkan halk ile saraydaki harcamaları, şatafatı umursamadınız. Bir tek şeye ihtiyaç duymadınız: ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYMAYA.
Size bir olay anlatayım. Bugün Türkiye’nin yaşadığı dönemi anlatan muhteşem, ibretlik bir olay. Meydanlarda Erdoğan’a adeta tapan, “O ne diyorsa doğrudur” deyip destek veren, satılmış havuz medyasının yalan, iftira ve fesat furyasında savrulan yığınlar devenin dişi olup olmadığını ne zaman anlayacaklar, bilmiyorum? Herhalde zulüm kendilerine dokunduğunda. Tıpkı Nagehan Alçı gibi.
Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den bir Arap, devesiyle bir gün Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri yanaşmış: “Ver o dişi deveyi bana!” demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış. Halk alanda toplanmış. Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkanı dinledikten sonra kararını açıklamış: “Bu dişi deve Şamlınındır!” Sonra halka dönüp sormuş: “Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?” Cemaat hep birlikte bağırmış: “Şamlınındır” Küfeli bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış: “Ey Küfeli. Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen Muaviye'nin 10 bin adamı var! Ayağını denk al.”
Son olarak MESUT DİNLE! İlçe yöneticin Veysel Sağlam geçen gün bir video paylaşmıştı. Hani demişti ki: “Devlet memurları siyaset yapıyorlar, bu yasaktır, gereken yapılır.” Sen memur değil misin? Yoksa iktidarı savunanlara siyaset serbest mi? Merak ettim. Bir de benim dinimi, Cuma namazı kılıp kılmadığımı kimse SORGULAYAMAZ. O benimle Allah arasında. Namaz kılan fotolarımı sanal ortamda, medyada yayınlamak bana yakışmaz. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, başka dinden hatta ateist olsanız da fark etmez. Kardeş olduğumuzu, Atatürk’ün değerini düşünün. Saygılarımla hoşça kalın.