Yeni Çözüm Sürecinde CHP Ne Yapmalı

22 Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Toplantısında terörist başı Abdullah Öcalan için umut hakkı çağrısı yapması ve tecridinin kaldırılmasına yönelik talebiyle birlikte “gelsin mecliste konuşsun, örgütün lağvedildiğini açıklasın” şeklindeki ifadelerinin hemen akabinde başlayan yeni açılım/çözüm süreci son derece süratli biçimde devam ediyor.

Abone Ol

Bunca yıldır, gerek CHP’ye gerekse millet ittifakı bileşeni partilere ve bu partilerin seçmenine PKK/HDP ile iş birliği iddiasında bulunan Devlet Bahçeli’nin herkesi şaşırtan ve beklenmedik açıklaması o günden bu güne ülkenin bir numaralı tartışma konusu. Peki bu beklenmedik çıkışın arkasında ne var?

 Elbette BOP’un yeni bir aşaması. Ergenekon- Balyoz kumpasları ile birlikte ordunun içinden Kemalist, Ulusalcı askerlerin tasfiyesi ve bu askerlerin yerine geçen Fetullahçı yapılanmanın hain kalkışmasının neticesi/bahanesi ile Türkiye başkanlık sistemi denilen ucube bir sisteme geçmiş ve böylece Erdoğan’ın yıllar önce dediği gibi  BOP Eş genel Başkanlığı, istediği zaman istediği şekilde KHK yayınlayabileceği, OHAL ilan edebileceği, yargıda yasamada ve yürütmede kendisinden olanlardan ibaret bir düzen yaratabileceği ucu bucağı olmayan bir hüviyete bürünmüştü. Türkiye için şartlar tamam olmuştu. Sırada Ortadoğu’nun en devingen ve emperyalizm için en çok maraz yaratan ülkesi Suriye’yi elden geçirmek vardı.

Arap Baharından bu yana gün yüzü görmeyen Suriye ve Esad rejimi bir hafta içinde yerle yeksan oldu, ABD-İsrail destekli HTŞ, yani Türkiye’ye göre terör örgütü olan bir yapı kısa süre içinde Suriye rejiminin meşruiyet kazanmış temsilcisi haline geldi. Türkiye ile HTŞ arasında uzunca süredir süregelen bir bağ ve iş birliği olduğu açıklaması bizzat Hakan Fidan tarafından dile getirildi. Bu açıklamaya göre, iş birliğinin başlamasından sonra HTŞ’nin maddi/manevi hazırlıklarını iyice sağlamlaştırdığı ve esad rejimine karşı hareketlerinin planını kesinleştirdiği günlerde Bahçeli, yazımızın da konusu olan o açıklamayı, çağrıyı gerçekleştirdi.

Tüm bunlar tesadüf mü? Hayır! Önce Türkiye için şartlar tamam oldu. Sonra Suriye için. Durumun birkaç aylık tarihsel sürecini aktardıktan sonra bu tesadüf olmayan açıklamanın arkasındaki nedenleri ve sonuçları sıralamak gerekir.

1.      Erdoğan’ın yeni bir görev dönemine, yeni anayasaya ihtiyacı vardı.

2.      BOP için uzun zamandır planlanan proje tam da Suriye engeli ortadan kalkmışken uygulamaya konulmalıydı.

3.      İlerleyen süreçte İsrail, topraklarına Suriye’yi de alır ve Türkiye’nin Güneydoğusunda Kürdistan kurmak isteyen emperyalizm destekli PKK’nın teorilerini pratik zemine taşımak isterse bütün koşullar olgunlaşmış olmalıydı.

4.      Bunun için Abdullah Öcalan dışarı salınmalı, PKK ile sözde ateşkes antlaşması yapılmalı ve böylece tıpkı daha önceki denemede olduğu gibi hain terör örgütü akıl almaz şekilde diplomatik, siyasi, askeri açılardan üstün bir duruma getirilmeliydi.

Özetle: bir proje tıkır tıkır işliyor, kimileri daha düne kadar PKK ile işbirliği yapmakla suçladığı CHP seçmenine bugün kalkmış diyor ki “biz anaların gözündeki yaşı, evlere giden şehit haberlerini, toprağa düşen Mehmetçik kanını dindireceğiz.” Bu yalanlara sığınanlar yarın bir gün, Müsavat Dervişoğlu’nun ifadesiyle “Erdoğan elini yüzünü yıkayıp gittiğinde” ve suçu hem DEM’e hem hiçbir hukuki iktidar misyonu taşımayan ortağına yüklediğinde ne yapacaklar belli değil fakat CHP’nin ne yapması gerektiği belli:

1.      AKP için gelecek nesillerin değil gelecek seçimlerin önemli olduğunu unutmadan, Kürt sorunu bahanesine aldanıp da Erdoğan’ın projelerinin parçası haline gelmemeli.

2.      Kürt sorununun sınıfsal ve ekonomik bir sorun olduğunu, etnisiteden kaynaklı eşitsizlikler var ise de bunları sağlam bir politikayla kendi iktidarı döneminde çözüme kavuşturacağını açıkça söylemeli.

3.      Süreç boyunca, bunca yıldır belediye başkanlıklarından vekil temsiliyetlerine kadar her konuda AKP’nin hukuk gaspına uğramalarına rağmen yine de ilk yeşil ışıkta gidip AKP ile aynı masaya oturacak kadar utanmaz ve gurursuz bir yapı olan DEM’i sağduyulu ve samimi bir muhattap olarak görmemeli.

4.      PKK, AKP ve MHP’nin ortaklaşa rahatsızlık duyduğu isim olan Selahattin Demirtaş’ın muhtemelen “AKP ile hiçbir çözüm yolunun mümkün olmadığı”na yönelik görüşleri olduğu tahmin edilirse, bu görüşleri DEM’in açıklamayacağı ve Demirtaş’ı muhattap almayacağı varsayılırsa, bizzat doğal bir diyalog yöntemi ile bu görüşlerin kamuoyuna açıklanmasını sağlamalı. Böylece Kürt kökenli yurttaşların sürece yönelik ihtilafı yolu açılmalı.

5.      MHP’nin daha düne kadar kendisine her türlü hakaret ve iftirada bulunmasına, terör örgütleriyle adını anmadan bir cümle kuramamasına rağmen bugün geldiği noktanın sahici olduğu zannına kapılmadan, MHP’yi yalnızca kuruluş misyonunu yerine getiren bir proje olarak görmeli ve hiçbir konuda uzlaşmamalı.

6.      Atatürkçü, Kemalist ve milliyetçi seçmenin endişelerini yok etmeli ve söylemleriyle de eylemleriyle de şehit ailelerinin desteğini göğüsleyerek yol yürümeyi ilk hedef olarak belirlemeli. Bu durum hem tarihsel süreçte hem de kısa vadeli iktidar amacında CHP’nin kuruluş ve kurtuluş felsefesine uygun düşen tek yaklaşımdır.

7.      Eğer ki CHP, bu 6 maddenin aksine, öyle ya da böyle bu sürecin bir parçası olur ve 31 Mart’ta elde ettiği büyük zaferin, yerel dinamiklere de bağlı olduğu konjonktürünü yok sayarak akp-mhp-dem ile birlikte “Kürt Sorunu” aldatmacasının peşine kapılırsa değil ilk seçimlerde iktidar olmak, hem ana muhalefetteki pozisyonunu bu süreçte doğru yol izleyen partilere kaptırır hem de iktidarın çok uzun yıllar daha AKP iktidarıyla bütünleşmesine kapı aralar.

8.      Halkımızın son sığınağı, son kalesi, son güvencesi olan Cumhuriyet Halk Partisi kendini doğru yerde konumlandırır ise hem tüm sorunların reçetesini sunabilecek potansiyelle iktidara ulaşıp farklı bir boyutta var olan Kürt sorununu çözebilir, hem de hiç olmadığı kadar tehlikede olan üniter yapımızın teminatı haline gelerek bir yüz yıl daha Türk siyasi tarihine adını altın harflerle yazdırır. Aksini düşünmek dahi istemeyiz. Bu zor günlerden geriye kalan yalnızca kimin nerede duracağı olacak! Tanrı, Türk’ü korusun ve yüceltsin. Şehitlerimizin mekanını cennet, ruhlarını şâd eylesin, her türlü bölücünün hesap verdiği günleri görmeyi hepimize nasip etsin.