Yeryüzünde millet olarak varlığını sürdüren toplumların geçmişlerinde unutulmaması ve o milletlerin dinamiklerini ayakta tutan zamanlar vardır. Millet için önem arz eden olayların başlangıç, oluş veya bitiş tarihleri anma ya da kutlama günleri olarak ileriki yıllarda hatırlanır.

        Türk milletinin anma ve kutlama günleri, diğer milletlerin kutlama ve anma günlerinden daha coşkulu ve daha kuvvetlidir. Çünkü bizler millet olarak yeryüzündeki en köklü ve en sağlam medeniyete sahip bir milletiz. Bu günümüz binlerce yıldan ve birçok medeniyetten damıtılmıştır. Türk milleti adil bir millettir, Türk milleti hoşgörü sahibi bir millettir. Türk milleti zalime karşı mazlumun yanında yer almasını bilen bir millettir, Türk milleti en yüksek medeniyet ve kültür mirasına sahip bir millettir. Durum böyle olunca dünyanın gözünün Türk milletinin üstünde olması ve Türkün dirliğini, birlik ve beraberliğini bozmak için çeşitli entrikaların çevrilmesi kaçınılmaz oluyor. İşte böyle zamanlarda Türk milliyetçisi ve vatansever Türk düşünürleri her zaman olduğu gibi Türk düşmanlarını haddini bildirmesini bilmişlerdir. Bu dün böyleydi bu gün böyle ve yarında böyle olacaktır.

        Bu olaylardan birisi de 3 Mayıs 1944 yılında gerçekleşmiştir. 1942 yılında Başbakanımız olan Şükrü SARAÇOĞLU aynı zamanda Türkçü bir devlet adamıdır. Yani Türkün öz kaynaklarıyla ve dirayetiyle bütün güçlükleri yeneceğini inanan, Türkçe düşünen ve Türkçe yaşayan bir kişiliğe sahipti. Fakat aynı dönemlerde Türk milletinin kızıl sabahlara uyanmasını isteyen çıkarcı, bencil ve zalim çevrelerin maşası kimseler de yönetimlerde yer almaya başlamışlardı. O dönemlerde Orhun dergisini çıkartan Atsız ata diye saygıyla andığımız Sayın Hüseyin Nihal ATSIZ, durumun vahametini anlatan iki mektupla devlet büyüklerini Orhun dergisinden uyararak, devletin beynine girerek hükmetmeyi çalışan virüslerin amaçlarını Türk milletine ifşa etmiştir. İşte bu mektuptan sonra telaşa düşenler Hüseyin Nihal ATSIZ’ı mahkemeye verirler. 26 Nisan 1944 yılında yapılan Mahkemenin ilk duruşması Üniversite gençliğince büyük ilgi görür ve gençler ATSIZ’ı yalnız bırakmazlardır. 3 Mayısta yapılması gereken 2. duruşma nümayişten dolayı 9 Mayıs’a ertelenir. Hüseyin Nihal ATSIZ tutuklanır ve  Ülke çapında Türk vatanında yaşadıkları için haklı olarak Türkçü olanlara karşı eziyetler başlatılır, ve bir çok Türk milliyetçisi de tutuklanarak tabutluklarda işkenceye maruz bırakılır.

        7 Eylül 1944 günü tutuklanıp işkenceye maruz kalan 23 Türk milliyetçisi “Gizli teşkilat kurma, düzeni bozmak, ihtilal hazırlığı yapmak..v.b. “ bahaneleri ile yargı önüne çıkarılırlar.” Irkçılık Turancılık” adı verilen dava 65 oturum devam eder. Mahkeme 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlanır. Rahmetli Hüseyin Nihal ATSIZ 6,5 yıl hapse mahkum olur. Temyiz edilen karar daha sonra 1 numaralı sıkıyönetim mahkemesince bozulur.böylece Atsız 1,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 23 Ekim 1945 tarihinde tahliye edilir. Askeri Temyiz Bozma kararında şu şekilde ifade verir.

        “ Kimseden haksız yere bir şey talep etmiyoruz. Atalarımızdan kalan mirasın mefahirimizin (Övünülecek Şeyler)gömülü olduğu toprakların bizim olması ülküsünü kalbimizde taşıyoruz. Oraları unutmamak istiyoruz.  Ben bunları şahsım için istemiyorum.Oralarda çiftlik veya apartman yapacak değilim. Milletim için düşündüğüm haklardan dolayı kimse bana vatan haini diyemez. Bu çirkef iftirayı iade etmeye de tenezzül etmiyorum. Kimin hain, kimin vatanperver olduğunu tarih tayin edecektir. hatta etmiştir bile. “Rahmetli Hüseyin Nihal ATSIZ’ın bu sözleri Türk milletine ışık tutmalıdır bence.

        İşte gelişen bu olaylar neticesinde Hüseyin Nihal ATSIZ’ ın da rızası alınarak 3 Mayıslar 1954 yılından bu yana  TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ olarak kutlanmaktadır ve kutlanmaya devam edilecektir.

 

        Nice 3 Mayıslara kavuşmak dileğiyle, Hoşça kalın.