“Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene”
Yalova Kaymakamlıktı Valilik oldu, oldu olmasına da bu Vali Beyin altına imza attığı olay ibret-i âlemlik oldu. Evet, Devlet memurlarının kılık kıyafetlerine yönelik bir yönetmelik, mevzuat mevcut mu? Mevcut ancak siz mevcut yönetmeliği cinsel ayrım gözeterek değiştirirseniz, bir başkası da çıkıp biz ayrım yapmadan eşitlik ilkesi gözetilerek değişiklik yapılmasını istiyoruz deme hakkı doğar mı? Elbette doğar ve doğmuştur da. Sendikalar bu konuda Sivil Toplum Kuruluşu olma özelliklerini de ortaya koyarak eylem başlatmıştır. Eylem kararları sendikaların yasal haklarıdır ve sendikalar da eğer uluslar arası toplumda kabul görmek isteniyorsa bu devletin, bu milletin olmazsa olmaz kuruluşlarıdır. Ancak öyle idareciler var ki ya Sendikaları tanımıyorlar, ya sendikaların aldıkları kararları tanımıyorlar ya da kendilerini sendikaların amiri zannediyorlar. Bakın arkadaşlar Valiliklerin, Kaymakamlıkların protokol listelerine Allah aşkına hangisinde sendikaların adları var onların protokol listelerinde STK olarak sadece oda başkanlıkları var. Sendikaları kuruluştan bile saymıyorlar ve doğal olarak sendikaların aldıkları kararlar onlar için hiç hükmünde oluyor. Devletin Uluslar arası sözleşmelere attığı imzalar onları bağlamıyor çünkü artık bu devletin ön tekeri ayrı yere, arka tekeri ayrı yere çekiyor. Birlik beraberlik ancak siyasi düşünceye göre sağlanmaya başladı. Sonuçta tüm bunlardan dolayı Yalova’da değerli bir öğretmenimizi, Halil Serkan Öz’ ü kaybettik. Allah Kimsenin başına vermesin diyeceğim ama bu olayın bir benzerini de Tire gibi bir ilçede daha dün gibi kısa bir zaman önce bizimde başımıza geldi. Vali beyin idarecilik anlayışsızlığı yüzünden kaybettiğimiz öğretmenimiz Halil Serkan Öz’ e Allahtan rahmet, kederli ailesine de sabırlar dilerim.
Galiba toplum olarak bizler devletten daha anlayışlıyız, her ne kadar devlet adamları da bu toplumun içinden gelse de, onlar makam sahibi olunca galiba kendilerini toplumdan soyutlayıp Yalova Valisi örneğinde görüldüğü üzere ne oldum sendromuna giriyorlar. Toplumumuz sokakta, kahvehanede, toplumsal alanlarda insanımızı neden Süvarilikli pantolon giydi, neden üstlük taktın, neden şapka taktın, neden şalvar giydin, neden uzun giydin, neden kısa giydin, neden sakallısın, neden bıyıklarının ucu aşağıya bakıyor diye sormuyor ve soruşturmuyor ama devleti temsil noktasındakiler bu konuda tahammülsüz davranarak Türk toplumunun devletimizden bir adım daha önde olduğunu göstermiştir.
Devleti temsil noktasındakilere buradan bir daha çağrıda bulunuyorum. Akif’in dediği gibi nice kıyafetler var içinde adam yok, nice adamlar var üstünde kıyafeti yok hesabı artık kılla, tüyle, esvapla uğraşmayı bırakın Türkiye Cumhuriyetini nasıl bir adım daha öne götürürüz siz ona bakın. Tahammülsüzlüklerin peşini bırakın, toplumu içinize sindirin. Toplum desteğini arkasına alamayan hiçbir hareket başarıya ulaşamayacağı gibi, toplum desteği olmayan hiçbir devlet adamı da arkasından iyiliğiyle anılmaz. Toplumdan kopuk bir devlet olamaz, çünkü devletin temelinde toplumun harcı vardır. Temelsiz ve temeli çürük yapılar uzun süre ayakta kalamaz. Bizler toplum olarak bizim gibi düşünen, bizim gibi yiyen, bizim gibi yürüyen, bizi anlayan, bizden birilerinin bizi yönetmesini isteriz. Bu da bizim en doğal hakkımız.
“Ehil insana, canım feda olsun.
Ayağı öpülse, öperim onun.
Bir de git(!), ehil olmayanla konuş,
Cehennem ne imiş, görmüş olursun.”
Ömer Hayam
Hoşça kalın, Sağlıkta kalın.