Hatta ısınmak ne kelime, kaynamaya başladı bile.
Her zaman ki gibi sandığın bırakın kendisini isminin duyulması bile yetti.
Bülent Arınca uzatılan mikrofon her şeyin başlangıcı gibi görünse de, Ankara havasını koklayanlar iyi bilirler. Çoktan beri dumanları yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı.
Köşk devir töreni..
Merkez bankası açıklamaları.
Hakan Fidan med-ceziri.
Son olarak Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile yaşananlar siyaseti hareketlendirdi.
Basın önündeki söylemler öfke patlamasının habercisiydi..
Arınç, aslında bir şey yapmadı
Arınç, kim?
Arınç, başbakan yardımcısıdır
Arınç, Ak Parti hareketinin vicdanıdır
Cumhurbaşkanını eleştirmesi normal gibi görünse de bunu bu üslupla yapmamalıydı.
Ancak ortada ciddi bir problem var..
Arınç, Hükümet sözcüsü olarak açıklamalarda bulunuyor. Dolayısıyla konuştuğu dile getirdiği söylemler, “Hükümetin düşünceleri”. Burada 2002 yılından bu yana sorunsuz olarak devam eden iktidarda bir çatlama ve yorgunluk belirtisi görülmeye başladı.
Ak Partinin üç saç ayağı bulunmakta. Biri Abdullah Gül, diğeri R. Tayyip Erdoğan üçüncüsü de Bülent Arınç’tı. Arınç ve Gül açık ifadelerinde Başkanlık sistemine karşı tavırlarına karşılık Erdoğan yalnız kalmakta.
Asıl bu çıkışların altında 7 Nisan ve ardından gelecek olan 7 Haziran gerçeği unutulmamalı.
Yani 7 Nisanda netleşecek olan 25. dönem milletvekili adaylarını kim belirleyecek?…
Başkanlık sistemine mesafeli duran topa direkt girme yerine Arınc’ı sahaya süren AK Parti kurmayları mı?
Yoksa “Türk usulü Başkanlık sistemi” taleplerini meydanlara inerek 400 talebini farklı bir cumhurun başkanı olarak göstermek isteyen mi?
Ancak son dönemlerde Türkiye istikrarla tanıştı. Bu istikrarı sağlayan kadrolara neler oluyor. Artık partinin üç saç ayağının yuvarlak masa etrafında öncelikle önemli konularda müzakere ve istişare yapılması gerek. Belki bu istişarenin içinde asıl olması gereken Davutoğlu’nun olması. Seçime girerken ateşin düşürülmesi ancak iletişimle mümkün. Aksi takdirde bu kavgadan öncelikle ülke zarar görecektir…