Geçen yazımda Dersim Ayaklanması hakkında bilgi vermiştim. Bugün bazı belgeler ve yorumlar yazacağım. Bu arada Naşit Uluğ’un 1938 baskısı “Tunceli Medeniyete Açılıyor” adlı kitabını açın okuyun ve Atatürk’ün bu isyanı bastırmaya neden bu kadar önem verdiğini öğrenin.
Dersim ile ilgili en büyük yalan, isyanın büyük bir katliamla bastırıldığıdır. Doğru, isyan çok sert bir şekilde bastırıldı, ancak iddia edildiği gibi bir katliamla değil. İddiaya göre 90 bin insan öldürülüp 100 bin kişi sürülmüş. Yalan. Çünkü Tunceli’nin toplam nüfusu 1935’te 101 bin, 1940’ta 95 bindir. İddia edilen rakamlar doğru ise 2 yılda Tunceli’de müthiş bir nüfus patlaması olmuş demektir. Resmi rakamlara göre, ilk Dersim harekâtında öldürülen isyancı sayısı sadece 265’tir, şehit asker sayısı ise 29. Toplam idam edilen ise 7’dir. Bunlar da elebaşları olan aşiret reisleridir. Zorunlu göçe tabi tutulan insan sayısı yaklaşık 5 bin. İşte Atatürk iktidarının verdiği rakamlar. İsteyen Atatürk’e inansın, isteyen diğerlerine.
Evet, Dersim'de acılar yaşanmıştır. Ayaklanma bastırılırken biraz şiddet uygulanmıştır. 15 yıl Dersim bölgesi barışçı yollarla kazanılmak istenmiş, ama Dersim derebeyleri, “Dersime sefer olur zafer olamaz!” diyerek silahlı direniş başlatmışlardır. Bunun belgeleri isyanın elebaşılığını yapan Baytar Nuri’nin Dersim Tarihi’nde yer alıyor. Açıkçası Atatürk, katliam yapmak için değil devlete karşı başlatılan isyanı bastırmak için operasyon yapılmasına izin vermiştir. Bugün Güneydoğu’da mağara delen bomba kullanılmıyor mu? Kazan Vadisi’nde 67 PKK’lı paramparça edilip yok edilmedi mi? AKP iktidarının PKK’ya karşı mücadelesi ne ise 1937 CHP iktidarının da Dersim derebeylerine yaptığı aynı idi. O zaman çıkarılan bu tantana niye?
Operasyon sonunda bölgeden 15 bine yakın son model tüfek ele geçirilmiştir ki o tüfekler Türk ordusunda bile yoktu. Bunun belgesi de arşivlerde bulunuyor. Bugün PKK mağaralarında ele geçirilen silah, cephane ve gıda maddelerinin hangi dış devlet destekli olduğu bilinmekte. PKK’ya nasıl dışarıdan destek sağlanıyorsa, o zaman da Şeyh Sait’e, Seyit Rıza’ya İngiliz ve Fransızlar destek veriyordu. Seyit Rıza’nın isyan sırasında İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 30 Temmuz 1937 tarihli mektup Kürt isyanlarının işbirlikçi karakterinin en açık delillerinden birisidir.
Önce Atatürk’ün diktatör olduğu tartışmaları çıktı. Üstelik “Konuşamıyoruz, tabular var” dediler. Şimdi de Atatürk’ü katliamcı olmakla suçluyorlar. Evet, 1937’deki ilk Dersim harekâtıyla ilgili Atatürk ve İsmet İnönü’nün belgelerde imzaları var. Ne demiş Atatürk: "Dersim meselesini kökünden hallediniz." Yani şimdi “PKK sorununu kökünden hallediniz” diyen birisine de aynı suçlamayı mı yapacaksınız? Atatürk ve İnönü durup dururken “hadi, canımız sıkıldı, biraz Kürt öldürelim” mi demişler? Adamlar isyan etmiş, Batı desteklemiş, askerimizi katletmişler. Devlet de ne icap ediyorsa, onu yapmış. Herhangi bir Batı ülkesi olsaydı, nasıl davranırdı acaba? İngiltere, İspanya, İtalya, Portekiz, Fransa ve ABD’nin tarihlerine bakın, ne katliamlar yapmışlar.
Önce İnönü’yü suçladılar. Oysa o olay sırasında İnönü sıradan bir milletvekili idi. Tutmadı CHP sorumlu dediler. Evet, o dönemde tek parti vardı. Ancak başbakan Celal Bayar’dı. Bu kişi bir süre sonra partiden ayrılıp DP’yi kuracak ekibin içinde idi. Dönemin Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil bir süre sonra DP’nin önemli bakanlarından olacaktı. Çağlayangil’in anılarında M. Kemal belki affeder diye Seyit Rıza’yı nasıl apar topar astıklarını anlattığı ortaya çıktı. Yani asan da öldüren de bir süre sonra kurulacak DP adamları. Yani iktidarın, devamıyız dediği parti.
Dersim olayları hakkında Başbakan özür dilerken şair Necip Fazıl Kısakürek’i kaynak gösterdi. Maalesef başbakan’ın gösterdiği kaynak içler acısı bir kaynak. Necip Fazıl üstattır, ama şiirin üstadıdır. Anlattıkları anılardır, masal anlatır. Tarihle ilgisi olduğunu yeni öğrendim! Daha neler öğreneceğiz bakalım. Yalnız merak ettiğim iki nokta var. İlki Sn başbakan isyancılardan özür diledi de öldürülen 29 askerden neden özür dilemedi? İkincisi eğer isyancılar başarılı olsaydı askerler kadar insaflı davranacaklar mıydı? Yoksa devleti temsil eden kim varsa hepsini boğazlayacaklar mıydı?
Saygılarımla hoşça kalın.