X platformunun sahibi Elon Musk geçtiğimiz hafta Avustralya hükümetinin 16 yaşından küçük çocukların sosyal medya erişimlerini kısıtlama kararı almasının ardından , yetkililere en üst perdeden tepki göstermiş, bu ve bu gibi kararlara imza atan hükümetleri “internete erişimi kontrol etmekle” suçlamıştı.
Musk’ın bu tepkisinin ardından akıllı telefon ve sosyal medya platformlarına erişim engeli/kısıtlaması getiren ülkeler tekrar gündem oldu.
Tahmin edilenin aksine bu yasak ve kısıtlamalar doğu bloğu ülkelerinden değil “müesses nizam” ın merkezi ABD ve kıta Avrupa’sından.
Gelecek nesillerini ve toplumsal dinamiklerini dijital erozyondan korumak isteyen ABD ve Avrupa ülkeleri, 3.Dünya Ülkeleri olarak tabir ettikleri ülkelere ilgili platformların temsilciliklerinin dahi açılması taleplerini anti-demokratik uygulamalar ve sansür olarak lanse ederken; kendi iç uygulamaları neredeyse “ekran karartma” seviyesinde.
Dijital zorbalık, manipülasyon, mahremiyet ihlali, siber güvenlik gibi hassas konu başlıklarının başat gündemler olduğu sosyal medya ve akıllı telefon kullanımına yaş kısıtlaması getiren ülkeler ise şu şekilde sıralanıyor:
ABD, Çin, Avustralya, Belçika, Fransa, Mısır, Hollanda, İspanya, İtalya, İrlanda ve Yunanistan.
Çocukların akıllı telefon ve sosyal medya kullanımına kısıtlama getiren ülkelerin sayısı ise her geçen gün artıyor.
Süreç içerisinde birçok sosyal medya platformunun içeriklerine ve yayın politikalarına doğrudan denetim getirmek için girişimlerde bulunan Türkiye Cumhuriyeti yetkili mercileri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) her defasında anti-demokratik ve sansür uygulamaları iddiasıyla iç ve dış kamuoyunda hedef haline getirildi.
Ancak net bir şekilde görülüyor ki her ulus egemenlik ilkeleri doğrultusunda ve özellikle gelecek nesilleri koruma bağlamında bu platformlara doğrudan ve hızlı/etkin etki edebilme kabiliyetine muhakkak sahip olmalı.
Bu platformlar yalnızca gündelik hayat içerisinde vakit geçirilen eğlence kanalı olarak değil, toplum dizaynının temel harcı ve tuğlası olarak görülmelidir.
Her zaman söylediğimiz gibi çocuklarımızı, gelecek nesillerimizi sosyal medya ve dijital dünyanın olumsuz etkilerinden korumak,kurtarmak istiyorsak; onları gerçek hayatla ve dijital okur-yazarlık prensipleriyle mutlaka buluşturmalı ve donatmalıyız.