Îsevî ruh nedir denildiğinde akla ilk gelen şey Hristiyanlık dini anlaşılıyor. Bazen de misyonerlik akla gelip, din değiştirme olarak anlaşılıyor. Bazen de Avrupa akla gelerek, frenkleşme akla geliyor. Böyle bir yazı başlığı bazen de, insanların hiç ilgisini çekmeyen bir konu gibi.
Ben bugün toplumun bir yarasına parmak basmak istiyorum. Peygamberler bu dünyadan gelip geçince, onlarla aramızdaki bütün bağları koparıyoruz. Bazen de işin içinden sıyrılmak için onlar peygamber, deyip hayatımızdan atıveriyoruz. Onları öyle bir mezara koyuyoruz ki, aman çıkmasınlar diye iyice örtüp diriltmekten korkuyoruz.
Ben de diyorum ki, neden peygamberleri hayatımızın içine koyup yaşatmıyoruz. O zaman hemen şu söylem geliyor, biz peygamber mi olacağız gibi alaycı sözler akla geliyor. Oysaki herkes bilir ki, peygamber sonradan olunmaz, onlar seçilmiş insanlardır.
Bugün Îsevî Ruha toplumun çok ihtiyacı var. Hz.Îsâ (as.) en büyük mucizesi ölüleri diriltme, kör insanların gözlerini açıyor. Bazen de eline aldığı çamuru kuş şekline çevirip içine üflediği zaman mucize olarak canlı kuşa çeviriyor. Peki, bunlardan bize ne diyebilirsiniz. İşte esas bizim konumuz bu…
Hz.Îsâ (as.) mucizesinin bizim hayatımıza bakan yönü ne? Bizler de onun hayatı ile hayatlanabilirsek o zaman her şey değişecek. Bizdeki Îsevî ruh şahlanınca, çevremizdeki ölmüş kalpler yeniden dirilecek. Umutsuz gönüller yeniden ümit yeşerecek. Hayat yeniden, yaşamaktan ziyade yaşatmak olarak görünecek. Ağızlardan kötülük, küfür şer vs. her şey yerini hayırlara kapı aralayacak. Ölmüş o ruhlar yeniden dirilecek. İnsanlar hayata cennetvari bir peygamber bakışı ile bakacak. İnsanlar bir birlerinin ayıpların görüp onları dedikodu etmek yerine birbirlerinin güzelliklerini ve erdemlerini konuşacak. Geleceği karanlık bir dünya görme yerine, geleceği aydınlık nurlu ufuklara açılan bir gemi gibi görecek ve insanları cennetteki kâmîl insanlar gibi düşünebilmek. Cenneti öldükten sonra girilecek bir yer olmaktan çıkarıp dünyayı cennetvari bir mekana dönüştürüp herkesi mutlu etmek yolunda bir adım atabilmek.
Demek ki, güzel olan her davranışın arkası, Allah (cc.)’nin memnun olduğu ve istediği davranıştır. Bugün insanları tehdit den obeziteye bakıldığında yine peygamberlerin davranışlarına uyulmadığını gösteriyor. Peygamberimiz (SAV.) : “Yemek yerken midenin 1/3’ünü yemekle,1/3’ünü su ile geriye kalan 1/3 için ise hava alacak boşluk bırakın diyor.” Peki, buna uyan insan hiç obeziteyle karşı karşıya kalabilir mi? Gelin bira da siz düşünün…
Ben bugün televizyonda, gazetelerde vs. yerlerde kalpleri katılaşmış hep olumsuzluk, kötülük ve iç karartıcı yayınlarını yapan insanlar acaba bu topluma ne aşılıyor. Ben televizyona çıkan bir beslenme uzmanını görünce şunu anlıyorum, ben sağlıksızım. Akıl da gerçek ve hayali algılamayınca hastaneleri dolduran insanlar. Okudukları olumsuz yayınlar bilinçaltını doldurarak, köylerimize kadar inen intiharları körüklemekte. Şimdi soruyorum olumsuz olan her şey insanı olumsuzluğa götürmekten başka ne işe yarıyor?
İşte Peygamberimiz (SAV.): “ Ya hayır konuş ya da sus.” Demesi ne kadar enteresan. Sanki günümüz medyası ve insanına sesleniyor. Çünkü hayırla, güzel işlerle uğraşan insanlar çevrelerine hep pozitif enerji gönderir. Hiç duydunuz mu, Kur’an dinleyen bir insan ben kendimi çok kötü hissediyorum dediğini. Camiden çıkan bir insanın içerde içim karardı dediğini. Demek ki, mekânların insan psikolojisi üzerinde olumlu veya olumsuz etkileri var.
Öyleyse hayatlarımızı kime benzetmeye çalıştığımıza iyi bakalım. Hoşça kalın, her şey gönlünüzce olsun.