Yaşadığımız kentten yıllardır ‘Yeşil Tire’ diye bahsedilmiş. Çevremizdeki yerleşim yerlerinin hiçbirinin başında ‘Yeşil’ ibaresi kullanılmıyor. Maalesef böylesine yeşil ve doğal güzelliklere sahip olan Tiremizde doğa katliamlarının ardı arkası kesilmiyor.
Rüzgar enerji santrali, Jeotermal enerji santralleriyle Tiremizin o güzelim bitki örtülerine göz dikildi. O yetmedi taş ocağı, yetmedi mermer ocağı, yetmedi patlayıcı madde tesisi.
Başta Başköy, Sarılar, Kızılcahavlu köylerinin mücadelesiyle köylümüzün direnişi şimdilik bunları durdurdu. Yarım asırlık Kızılçam ormanlarına göz diktiler. Yok etmek için girişimde bulunuldu.
Bizler; “Durun, yapmayın, dokunmayın” dedik. “Buralarda sadece orman yok, mermer yok, maden de yok. Burada asıl tarih var” dedik. Lidyalılara Bizanslılara dayanan bir tarih. Bu konuyla ilgili kırsal mahallelerimizde bilgilendirme çalışmaları yaptık. Bu söylemlerimize güldüler. “Ne tarihi, kaya parçaları ve taşlardan tarih mi olur?” dediler. Hatta yönetici vasfındaki bazı kişiler bile bizimle alay ettiler.
Kartal Dağı Koruma Platformu olarak tarihi bulgular resimlendi. Kültür Bakanlığı’nın ilgili birimlerine müracaat edildi. Gerekli incelemeler sonucunda görüldü ki bizim iddialarımızın çok üstünde çok daha önemli tarihi yapıtlar var.
Bizler bunun mücadelesini sürdürmekteyken Şimdi de Yeşil Tiremize Çöp Tesisi yapmaya kalktılar. Evet, çöpler toplanarak değerlendirilmeli ancak burada öncelik Yeşil Tire’de olmamalı. Hatta mera arazisi olmamalı, Yerleşim yerlerinin dibinde hiç olmamalı.
Yerel ve Genel Yöneticilerimizin bu tür yatırımlar yerine; etin, sütün, zeytinin, incirin, cevizin, kestanenin kaliteli merkezi olan Tiremize et tesisi süt tesisi hatta incir ve kestane tesisi ile birlikte paketleme gibi ivedi bir işletmeler kurulmasıyla ilgili girişimlerde bulunmalı.
Öncelikle bir Tireli olarak, 35 yıldır çevre mücadelesi verenlerden birisi ve dağ ürünleri değerlendirme kooperatifleri kurucusu olarak her türlü RES, JES, Patlayıcı Madde Tesisi, Mermer ve Taş Ocağı Tesisi ve Çöp Toplama Tesisine karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Küresel ısınmanın etkisini artırdığı, susuzlukla mücadelenin önemli olduğu bu günlerde çiftçimizin su kaybına, yağışların yok olmasına neden olan doğa katliamına son verilmesini istiyoruz. Yüzyıllardan beri bulundukları yaşam alanlarındaki bu insanları tedirgin edilmesine, atalarımızdan kalan meralarımızın talan edilmesine anlam veremiyoruz.
Yöneticilik söylemlerle değil, icraatla, cesaretle, yüreklilikle yapılır.
Bu konuda duyarsız kalmamalıyız.
Bizler bu toprakları miras aldık. Gelecek nesillere daha temiz, daha değerli ve verimli bir şekilde bırakmalıyız.
Şimdi yeniden soruyoruz.
Yerel ve Genel Yöneticilerimize soruyoruz;
Bu tür olumsuz ve yok eden tesisler neden hep Tire’de?