Ziya Gökalp bir şiirinde şöyle diyor:
Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın.
Ezan Türkçe olur mu? Neden olmasın? Ezan “Çağrı” demektir. Yani “Namaza çağrı”dır. Dili şu veya bu olmuş önemli değildir. İnsanlar bu çağrıyı duyunca camiye geliyorsa veya namazlarını kılıyorsa, mesele yoktur. 1400 küsur yıldır aynı şekilde, yani Arapça olarak okuna geldiği için, dün olduğu gibi, bugün de dünya üzerindeki 1,5 milyar Müslüman’ın ortak dili haline gelmiştir.
Ezan ve duaların Türkçe okunmasında ne sakınca olabilir? Sevgili okurlar, size soruyorum okuduğunuz duaların anlamını biliyor musunuz? Bazılarınızın anlamını kitaplara bakar okurum dediğini duyuyorum. Haklılar. Peki, okurken doğru okuduğunuza emin misiniz? Ya Arapça duayı okurken bir harfi yanlış okudu iseniz anlamının ne kadar değişeceğinin farkında mısınız? Elbette hayır. Bakın size bir örnek.
Hz Osman zamanında ileri gelenlerden biri bir ile vali atanır. Fakat validen önce merkezden o ile bir yazı gönderilir. Bu yazının bir yerinde “kabul ediniz” anlamında Arap harfleriyle “fakbulü” sözcüğü kullanılmıştır. Ancak yazıyı yazan kişi nokta koymayı unutmuştur. Yazıyı okuyan kişi, harfler noktasız olduğundan bu sözcüğü “faktulü” yani “katlediniz” anlamında okur. Zavallı adam valilik yapacağı yere gelir gelmez neye uğradığını anlamadan öldürülür.
İşte namaz kılarken okuduğumuz dualarda bir harfin yanlış okunması bunu hangi anlama getiriyor bilemeyiz. Bana da deseniz, bu saatten sonra İhlâs suresinin, Fatiha suresinin Türkçesini ezberle, namazını Türkçe kıl, ezberleyemem. Ancak bu duaları yeni ezberleyecekler anlamını bilerek bu duaları okurlarsa güzel olmaz mı? “Kuran başka bir dile çevrilemez” demek “Kuran anlaşılamaz” demektir. Kuran’ın birçok yerinde “Okuyun, anlayın” denmektedir. Sad Suresi 29. ayetinde şöyle buyruluyor: “Ayetleri iyice incelesinler ve aklı başında olanlar öğüt alsınlar diye biz sana kutlu bir kitap gönderdik.” Konuştuğunu, duyduğunu, okuduğunu anlayabilmek, insanın en doğal ihtiyacıdır. Bunun yanı sıra, duasının da anlayabileceği dilde, kendi dilinde olmasının ne kötü yanı olabilir. Anlamamak üzerine iman binası kurulabilir mi?
Başbakan Erdoğan, seçimler öncesi Kartal’da gerçekleşen parti mitinginde İnönü üzerinden CHP’ye yüklenerek şöyle demiştir: “İnönü ezanı Türkçeleştirdi Menderes aslına döndürdü.” Ancak hemen bu konuda da toplumu yanlış bilgilendirdiğini hemen belirtelim. Yanlış, çünkü ezanı Türkçeye çeviren İnönü değil, bizzat Mustafa Kemal Paşa’dır.
Atatürk 1932'de, önce Türkçe ezan okunmasının dinen caiz olup olmadığını tartıştırıyor ve caiz olduğu belirleniyor. Bunun üzerine içlerinde Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi dönemin önemli hafızlarının bulunduğu bir komisyon kurularak ezanın Türkçe çevirileri yapılıyor.
İlk Türkçe ezan ise 30 Ocak 1932 günü okunuyor. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar vererek, yurt çapındaki birimlere Türkçe Ezan metnini gönderiyor, 4 Şubat 1933 tarihli bir tamimle de Türkçe Ezan okunması zorunlu oluyor, buna uymayanların cezalandırılacağı beyan ediliyor. D.P. 1950 yılında iktidara geliyor ve ilk iş olarak ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlıyor.
Anlaşılacağı gibi ezanın Türkçeleştirildiği tarihlerde devleti yöneten kişi İsmet Paşa değil, bizzat Mustafa Kemal Paşa’dır. Çünkü o tarihlerde M. Kemal Paşa Cumhurbaşkanı, İsmet Paşa Başbakan’dır. Dolayısıyla, ezanın Türkçeleştirilmesinin sorumluluğu İsmet Paşa’ya yüklenemez. Sayın Erdoğan, galiba İsmet Paşa’nın Başbakanlığını kendi Başbakanlığı ile karıştırıyor. İsmet Paşa, hiç bir zaman Erdoğan gibi, Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı dâhil ülkede tüm atamaları yapacak güçte bir Başbakan olmadı.
Ancak ne yazık ki vur abalıya misali İnönü’ye yüklenilip İnönü üzerinden CHP’ye saldırılıyor. Sıra yavaş yavaş Atatürk’e geliyor. Atatürk’e saldırmak için diş bilediklerini görmemek için insanın kör olması gerekir. Bu sebeple Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Ezan okunuyorsa CHP sayesinde okunuyor” şeklindeki yaklaşımı, kesinlikle doğrudur. Çünkü CHP’yi kuran da ile Milli Mücadele’yi veren kadro da hemen hemen aynı kadrodur.
Lütfen mantıklı olarak yazdıklarımı bir kez daha düşünün. Saygılarımla, hoşça kalın.