“Kafes Eylem Planı”, “Amirallere Suikast” ile “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği" davalarının birleştirildiği 6 yıl süren Poyrazköy davası da çöktü ve tüm sanıklar beraat etti. Dava sırasında 34 amiral, çok sayıda kurmay albay terfi edemedi. Davanın başından itibaren intiharlar yaşandı. Oramiral rütbesine terfi ettirilecek isim bulunamadı. Donanma bir süre koramiral seviyesine indirildi. Bunu cemaat tek başına yapmadı. ABD istedi, cemaat hazırlayıp servis etti, iktidar uyguladı. Ve o iktidar hâlâ iktidar. Neymiş, aldatılmışlar. Bu kadar kolay mı 6 yılın hesabı? Terfi edemeyenlerin, intihar edenlerin, hastalanıp yaşamını yitirenlerin, en önemlisi ordunun itiarını ayaklar altına alıp zayıflatılmasının hesabı bu kadar kolay mı verilecek? Asla. En güzel cevabı sözde sanıkların aileleri üç kelime ile yorumladı: ‘’Unutmayacağız, barışmayacağız, affetmeyeceğiz…’’ Adalet geç geldi, ama o masumların, ailelerinin çektiği acıları, sıkıntıları kim geri getirecek?
SİNEK GİBİ EZDİLER
Geçen hafta basında hedef göstermeler sonuç vermeye başladı. Gazeteci Ahmet Hakan'ın burnu ve kaburga kemiği kırıldı. Saldırganlardan üçü AKP meclis üyesi çıktı. Bazı kendini bilmezler tarafından hedef gösterilen, istediği halde koruma verilmeyen, gerçekleri söylediği için bazı çevrelerin hazmedemediği, hatta iyi niyetleri sayesinde(!) bugüne kadar rahat yaşayan bitaraflar sinek gibi ezilmeye başladı. Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, saldırıyı kınamayıp "Hakan’ın burnunu kıran da benim kardeşim!" diyor, Hakan için 'hergele' ifadesini kullanıyor. Yazan bir de avukat. Suçluyu savunanın da suçlu olduğunu bilmiyor. Yargı bu hedef gösterenlere bir işlem yapmazsa daha bu gibi örneklerle çok karşılaşırız. Sorarım yandaş medyaya yapılan bir saldırıda TV'de anında olayı kınayan cumhurbaşkanı neden Ahmet Hakan'a yapılan saldırıyı kınamıyor? Yoksa "Oh olsun, iyi oldu, ağzının payını aldı." mı diyor?
SORULAR, SORULAR....
Ülke bir iç savaş tehlikesi ile karşı karşıya. Kan gövdeyi götürüyor. Olay bölgelerine gazeteciler sokulmuyor. Sağlıklı haber verilmiyor. Şu kadar şehidimiz var, şu kadar PKK'lı öldürüldü, deniyor. Ancak bunlar ne kadarı gerçek, büyük bir soru işareti? Şehit sayısının daha çok olduğu söyleniyor. Şehidinin cesedini almak için olay yerine gidemeyen hükümet, öldürdüğü PKK'lıları nasıl sayabiliyor? Zamanında teröristlerin yaptıklarına göz yumanlar, yönetimlerinin basiretsizliğini "aldatıldık" diye itiraf edenler, pişkin pişkin etrafta konuşanlar, bunun bedelini Diyarbakır Silvan^da şehit düşen Astsubay Tolga Topçuoğlu'nun 2 aylık oğlu Baran'a niye ödetiyorlar? Ülke bu durumda iken meclis neden kapalı? 4 bakan hakkındaki Yüce Divan önergesini yetkimiz yok diye yeni hükümete bırakan AKP seçim hükümeti, cumhurbaşkanının örtülü ödeneğini arttırma yetkisini nasıl kullanıyor? Hiç olayın olmadığı Erzincan'da muhalefete daha çok oy çıkan sandıklar neden birleştirilmek isteniyor? İncirlik üssünü ABD'ye açan hükümet, ABD'nin Diyarbakır'da konuşlanmasına neden ses çıkarmıyor? Daha önce reddedilen 1 Mart tezkeresi dolaylı yoldan uygulamaya konulmuş olmuyor mu? Meclisin reddettiği bir karara hükümet nasıl izin veriyor? Bundan sonra sıra Batman'a gelecek mi? 2001'de ekonomik kriz yüzünden Başbakan Ecevit'e yazar kasa fırlatan düşünce şimdi neden tepki göstermiyor? O olayı bugün biri yapsa kendisine örgütlerden örgüt beğendirilmez mi? 13 yıldır birileri tarafından(cemaat, HDP ve PKK) sürekli kandırılan, sürekli dini politikada kullanan, yolsuzluk suçlamaları karşısında kendini yargıda aklama yerine "paralel, çapulcu, dış güçlerin oyunu" diyerek konuyu geçiştiren, ekonomiyi, dış politikayı, sosyal barışı bitiren, ülkenin büyük bir bölümünde güvenkiği sağlayamadığı için yabancı ülkeden medet uman, vatan toprağını ve devlet kurumlarını yabancılara satan, dinimizde yasaklanan davranışları sergileyen, dinimizle alay eden, Allah'a şirk koşan kişileri içinde barındıran bir parti halâ nasıl % 40 civarında oy alıyor? Valilere "operasyon yaptırmayın" talimatı verip askeri kışladan çıkartmayan(Sözcü gazetesinde belgesini görebilirsiniz), Cemaat, HDP ve PKK'ya "Ne istediniz de vermedik?" diyerek suç işlediğini itiraf edenlere nasıl bir dava açılmaz?
Bu sorulara yanıt verilemiyorsa burası "Yeni Türkiye"dir. Saygılarımla, hoşça kalın.