Başlığı gören yandaş yorumcuların üzerime çullanacağını biliyorum. Ancak “yahu” sözcüğünü başbakan her zaman kullandığı için ben de bu başlığı atmakta sakınca görmedim. Neden yeter yahu?
Anayasamız Madde: 27/1: Basın hürdür, sansür edilemez. Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla, tek başına veya toplu olarak resmî makamların müdahalesi olmaksızın radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla açıklama ve yayma hakkına sahiptir. 

Bizde ne olur? Başbakan emir verir. Gazeteciler işten atılır, “Alo Fatih” hattı ile anket sonuçları değiştirilir, muhalefet liderlerinin TV açıklamalarına kısıtlama getirilir. 

Anayasamız Madde 23: Herkes yerleşme ve gezi özgürlüğüne sahiptir. Gezi özgürlüğü gezme, gidip gelme, görme, araştırma ve yer değiştirme gibi davranışların özgürce yapılmasıdır. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası Madde 6: Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il veya ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her yerde yapılabilir. Toplantı yerlerinin tespitinde gidiş gelişi, güvenliği bozmayacak ve pazarların kurulmasına engel olmayacak biçimde olan yerler tercih edilir. Açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler güneşin batışından bir saat önceye, kapalı yerlerdeki toplantılar saat 23.00'e kadar sürebilir. Aşağıda belirtilen toplantı ve faaliyetler bu Kanun hükümlerine tabi değildir. Madde 4/b: Kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar bu kanun hükümlerine tabi değildir.

Bizde anayasa hükümet olduğu için bu maddeler şöyle uygulanır. Ülkenin her yanından 29 Ekim 2012 Ankara Cumhuriyet yürüyüşüne katılacakları götürecek otobüslere hem ilden çıkışta izin verilmez, hem de Ankara valiliğince şehre giriş engellenir. Vali “Bu, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırı” der. Anayasa’nın sağladığı olanaklardan ülkeyi din devletine dönüştürmek isteyenler, bölücü terör örgütü dilediklerince yararlanır, ancak “Cumhuriyet Bayramı”nı kutlamak isteyen halka, “Yasak kardeşim” denilir. 

Anayasamız Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Madde 3: Herkes, önceden izin almadan, bu yasa hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. 

Ancak Taksim’deki gezi yürüyüşü, ardından İstanbul Barosu avukatlarının 22 Mayıs'ta eylemlere kapatılan İstiklal Caddesi'nde "Toplantı ve gösteri yürüyüşü haktır, engellenemez" diyerek cübbeleriyle yürümesi yasaya aykırıdır, soruşturma açılmasına engel değildir. Marmaris savcılığı Gezi eylemlerinde ‘Halkı isyana teşvik etmek’ ve ‘İzinsiz gösteri yapmak’ iddialarıyla 8 aydır soruşturulan 9 kişi hakkında takipsizlik kararı verir, savcı “Barışçıl gösteri izinsiz bile olsa demokratik haktır. Barışçıl gösteriye katılanlar hakkında dava açmak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırıdır” der. Bu yürekli savcımızın bir süre sonra yerinin değiştirildiğini duyarsak şaşmayalım.
Anayasaya göre yargı herkese eşit uygulanır. Ancak bu tüm yetkileri(yasama, yürütme, yargı) tek elde toplamayı, yargıyı kendisine bağlamayı kafasına koyan bir hükümet için geçerli değildir. Şike, Ergenekon ve Balyoz Davaları avukatları, mahkeme heyetinden 943 talepte bulunurlar. Bunlardan 7’si kabul edilir. Göz önünde bulundurulması istenen deliller dikkate alınmaz, tanıklar dinlenmez, beş yıl gibi uzun bir tutuklama süreci yaşanır. Ancak aynı adalet “17 Aralık” sanığı banka genel müdürü avukatının mahkemeden istediği 10 talebin tümünü yerine getirir. Avukatının “En az bir yıl içerdesin” dediği müdür 57 gün yattıktan sonra, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır. Tıpkı Deniz Feneri davası gibi.  


İktidarın başı “Her düşünceye saygılıyız.” der. Mecliste HSYK'da yapılan değişiklikler görüşüldüğü sırada düzenlemeye karşı çıkan CHP'li vekilin burnu kırılır. “Sözcü” ve aynı görüşteki gazeteleri okumak yanlıştır. 18 Şubatta bir metroda bu gazeteyi okuyana ve yazarlarına sözlü saldırıda bulunulur. Siz hiç yandaş gazete okuyanlara saldıranı, hakaret edeni gördünüz mü? Saygıya selam.

Bana “Yazılarınla milleti neden birbirine düşürüyorsun?” derler. Ancak “Türbanlı bacımıza saldırdılar.” deyip hala halkı galeyana getiren başbakan dikkate alınmaz. Buna inanıp yazılarına taşıyan köşe yazarlarından 13’ü özür dilediği halde başbakandan bir özür duydunuz mu? Kırklareli’nde trafiğe kapalı caddede, yürüyüşçülerin yolu trafiğe kapadığı suçu işledikleri öne sürülüp(hiç olay olmadığı halde) yargılanışı gibi komiklikler bu ülkede yaşanır. Seçim sonrası tüm sandık sonuçları muhalefetçe Yüksek seçim Kurulu’ndan istenir, verilmez. Halkımızın anayasanın kendisine verdiği internet üzerinden özgür haberleşme hakkı, eleştiriye tamamen kapalı ve diktatörlük rejimine koşar adım yürüyen iktidarca yasa ile engellenir. Tüm dünyanın tepki gösterdiği bu yasayı, birçoğumuzca hükümetin noteri olarak kabul edilen cumhurbaşkanının onaylaması ayrı bir komedi. 

Geçmişte iktidara oy verenlerin çoğu bu olumsuzluları görüyor, haklıyı haksızı ayırmaya başladı. Bunları okuyor, gözlüyorum. Ancak tüm bunlara karşın hâlâ iktidarın icraatlarını alkışlayanlar diktatörlüğe çanak tuttuklarını bilmelidir. Bu antidemokratik uygulamalara “YETER YAHU” demenin zamanı gelmedi ise söylenecek bir şey yok. Saygılarımla hoşça kalın.