18 Mart, tarihimizin önemli günlerinden biri. 200 yıldır yenilmeyen bir donanmanın sulara gömüldüğü, dünya tarihinde bir dönüm noktasının yaşandığı, I. Dünya Savaşı’nın akışı üzerinde Türk Ulusunun belirleyici bir rol oynadığı, Kurtuluş Savaşımızın ilk meşalesinin yakıldığı, yüce Türk ulusunun kahramanlık ve fedakârlığının doruk noktasına ulaştığı, Çanakkale Geçilmez destanının yaratıldığı bir zafer.
Büyük çoğunluğumuz Çanakkale’ye gitmiştir. O büyüleyici alanı gezerken birçok gerçekle yüz yüze geliriz. Başta Mustafa Kemal gerçek. Siperlerin yapıldığı ağaçlar, kan akmış dereler, bir askerin kafatasına saplanıp kalmış mermi, havada çarpışıp iç içe geçmiş mermiler, kurşun yemiş delik mataralar, Yahya Çavuş, Seyit Onbaşı ve isimsiz kahramanlar gerçek. Çanakkale’ de çok büyük bir savaş olduğu, yüz binlerce insanın öldüğü, Türk ordusunun kazandığı zafer gerçek. Çok şey var gerçek olan. Gerçek olmayan tek şey orada anlatılan yeşil sarıklılar ve hurafeler.
Çanakkale hakkındaki gerçek araştırmaların dışında 3 yaklaşım var. Birincisi Çanakkale’yi M. Kemal’siz, M. Kemal’i yok sayarak anlatmaya yelteniş. Bu yaklaşımla yazılmış yazılar, bazı uyduruk kitap ve romanlar ve CD’ler de var. Bu CD’ler öğrencilere, halka ücretsiz dağıtılıyormuş. Bunlar bile bile gerçeğe ihanet ediyor, tarihi kirletiyorlar, Bunları yazanların, yaptıranların kimler olduğu, amaçlarının ne olduğu, yaptıkları işin niteliğinden belli. Dünyanın bildiği, on binlerce belge ile kanıtlı gerçekleri değiştirmeye, çarpıtmaya yeltenen bu kişiler, ellerine fırsat geçse acaba daha neler yaparlar?
İkincisi: Çanakkale’de M. Kemal’in rolünü küçültmeye çalışmak. Bu çizgide birkaç yazar var. Bunlar “Çanakkale’de M. Kemal yoktu” diyemiyorlar, bu kadar büyük yalanı göze alamıyorlar ama M. Kemal’in Çanakkale zaferindeki rolünü bin dereden su getirerek, gülünç olmayı göze alarak küçültmeye, önemsizleştirmeye çalışıyorlar. Bunlardan birisi de Cemil Koçak. Bakın neler diyor.
Tarih 23 Ekim 2010. Yer Sabancı Üniversitesi. Cemil Koçak denen kişi burada konferans veriyor. Konferansın konusu Çanakkale Savaşları.
Konuklar salonda dinlemeye hazır. Başlıyor zat Çanakkale Savaşını anlatmaya. Bir süre sonra söyledikleri salondakilerin dikkatini çekmeye başlıyor. Çünkü zırvalamaya başlıyor. Neler mi diyor, bakın:
Yarbay Mustafa(Mustafa Kemal için bu ifadeyi kullanıyor.) tarih sahnesine tesadüfen çıkmış, yaşamında 5-10 kişiyi bile yönetememiş, Alman General Limon Von Sanders O’nu yeteneksiz diye Gelibolu’ya geri hizmete göndermiş, şanslı olmasaymış kahve köşelerinde emekliliğini yaşayıp gidecekmiş(Bu ifadeleri aynı zamanda alaycı bir ifade ile anlatıyor.)
En sonunda bir öğrenci ailesi dayanamamış:
“Yarbay Mustafa diye bahsettiğiniz Mustafa Kemal mi?” diye sormuş.
Koçak “Evet” demiş. Salondakiler şaşkınlık içinde. Öğrenci ailesi devam etmiş:
“Neden hiç Mustafa Kemal demediniz?”
Koçak “Tarih o günkü oldukları görevle yazılır” demiş ve eklemiş:
“Zaten Yarbay Mustafa itaatsizlikten görevden alındı.”
Sormuş bir kez daha öğrenci ailesi:
“Görevden alınma nedeni neydi?”
Cemil Koçak hazretleri bakın hangi ifadeyle anlatmış nedeni:
“Yeteneksizdi.”
Salon bir şok daha yaşamış ardından. Hazretlerine göre aslında Çanakkale Savaşı’nın galibi Türk Milleti değil, Almanlarmış. Türk Milleti zaferi, Almanlar kutlamaya başladıktan sonra kutlamaya başlamış. Konuşmasının devamında, sanki başka anılacak savaş yokmuş gibi herkesin dedesinin Çanakkale’de şehit olduğunu söylediğini, niye diğer savaşların anılmadığını belirtmiş.
Attila İlhan, “Bu memleketin %10 hain kontenjanı her zaman olmuştur.” demişti. Yaşasaydı bu hainlerin daha da arttığını görürdü. Bu zatın anlattıklarına göre M. Kemal Atatürk yeteneksizse, bu Cumhuriyeti nasıl kurdu? Bu kadar devrimleri nasıl yaptı? Göğsüne şarapnel parçası isabet ettiğinde M. Kemal Conkbayırı’nda, savaş alanında değil miydi?
Üçüncü tür yaklaşım, Çanakkale’yi bir mucizeler, kerametler sergisi halinde anlatmak.
Bu hikâyelere bakılırsa Çanakkale Savaşı askeri bir zafer değil. Komutanların, subayların ve Mehmetçiklerin önemli bir rolleri yok. Bunlara göre savaşı, komutanlar, dövüşenler, can verenler değil, İlahi, gizli güçler, veliler, erenler, dervişler kazanmış.
Birkaç örnek vereyim. Pilot korkmuş, tam geri dönecekmiş. Yanında bir yeşil sarıklı adam görmüş. “Devam et” demiş Yeşil sarıklı. “Yakıtım bitiyor” demiş pilot. Bitmez demiş, “Yeşil Sarıklı.” Pilot duman etmiş düşman siperlerini. Kazanılmış zafer.
Yazıma devam edeceğim. Şimdilik hoşça kalın. Saygılarımla.