Değerli okurlar hani laf başı geldiğinde hep denir ya “Biz Osmanlı Torunuyuz”, “Biz Mustafa Kemal’ in askerleriyiz.” Bunların hepsi laf-ı güzaftır, çünkü bizim ecdat dediğimiz Osmanlı otağına güvercin yuva yaptı diye otağını ayalarca sökmeyen bir padişahın neslidir. Askeri olduğumuzu söyleyip durduğumuz Mustafa Kemal Bir çınar ağacının dalını kesmemek için koca bir Köşkü demir raylar üzerinde yürüten ulu bir komutandır. Ya biz ne yapıyoruz. Sokak kedilerine, sokak köpeklerine bir lokmayı çok görmeyi bırakın onlara işkence eden, tecavüz dahi eden (Hayvan Demeyeceğim Hayvancıklara hakaret olacak) mahlûkatla aynı atmosferi soluyoruz, bazen onlar gibi davranmaktan geri kalmadığımız gibi onlara da dur deme erdemliliğini gösteremiyoruz. Ondan sonra çıkıp ben Osmanlı torunuyum, ben Mustafa Kemal’ in askeriyim haaa, geçeceksiniz onu bir kalem. Önce insan olmalı insan.


         Çiftçilik en kutsal meslektir neden biliyor musunuz? Üç canlıyı da birden çiftçi besler de ondan İnsanı çiftçi besler, hayvanı çiftçi besler, bitkiyi çiftçi besler. İşte o yüzdendir ki çiftçilik en kutsal meslektir. Sonra öğretmenlik gelir, O nedendir biliyor musunuz? Çünkü İnsanoğluna hep öğretir. Merhameti öğretir, yardımlaşmayı öğretir, toplumun kaidelerini öğretir, iyi ahlakı, iyi davranışı öğretir. O yüzden de öğretmenlik kutsal bir meslektir. Unutmayalım ki hayvanı, bitkiyi sevmeyen bir kimse insanı da sevmez. Sevgi bir yanı merhametten hâsıl olan bir duygudur. Ağzı dili söylemez, isteğini belirtemez hayvanlar bir bebek gibidir. Onları sevmezsen açlığını, susuzluğunu, yarasını, ihtiyacını bilemezsin. Bitkiler için de aynısı geçerlidir. Bitkiyi sevmezsen ne zaman su istediğini hangi bitkinin güneşe ihtiyacı olduğunu, ne zaman gübreleyeceğini de bilemezsin. Onlar tıpkı çocuk gibidir onları sevemezsen insanoğlunu nasıl sevebilirsin ki. 


         Buradan bu gün bir çağrıda bulunuyorum. Fikriniz, zikriniz, dünya görüşünüz, inancınız ne olursa olsun ey güzel İlçemin güzel insanları herkesin sokakta bir kedisi, bir köpeği olsun. Onlara bir topan ekmek vermek sizleri fakir kılmaz, dahası gönlünüzü zenginleştirir, vicdanınızı genişletir. İnanın siz onlara sahiplenirseniz onlar size daha çok sahiplenecektir. Hayvan deyip geçmeyin onlar ekmek yediği kapıyı bilir ve size ölünceye kadar ihanet etmez, sadakatle bağlı kalır. Günde iki kere sabah ve akşam ekmek verseniz sizi aynı saatlerde aynı yerde beklediğini görürsünüz. Bu güzel bir duygu değil mi? Beklenmek ve karşılanmak, Sevilmek ve sevmek. 
Hoşça kalın, sevgiyle kalın.