Çocuklar ya hayvanlardan çok korkar ya da çok sever. Bu birazda aileden gelen davranışların yansımasıdır. Biz çocuklarımıza hayvanlara karşı sevgi ve merhameti verirsek onlar hayvanları da insanları da hayatı da daha çok severek karşılık verirler. Biz hayvanlara karşı pis kötü seni ısırır sakın dokunma yaklaşma dersek hayvanlara nefretle bakan taş atan ve merhametsiz bir kişiliğin temellerini bilmeden atmış oluruz.
Bilimsel araştırmalar psikolojik yöntemler gösteriyor ki hayvan sevgisinin bizim üzerimizde çok olumlu etkileri var. Bir hayvanla büyüyen çocuk daha sorumluluk sahibi oluyor hayatını düzenlemeyi programlamayı öğreniyor. Bir canlının sorumluluğu nu almayı deneyimliyor. Daha sosyal bireyler oluyor. Hayvanıyla paylaşmayı ona zaman ayırmayı tecrübe ediyor. Çoğunlukla kardeşsiz büyüyen ve şehir hayatında akraba komşu ilişkilerinin azaldığı bu dönemler de bu kazanımlar çok önemli bir çocuğun gelişiminde. Çocuklar bilgisayarlarını bırakıp köpekleriyle sokağa çıkıyorlar ve sosyalleşiyorlar. Bu son zamanlarda çoğu ebeveynin ortak sorunu. Dışarda bir hayat var fakat çocuk bilgisayar başında iletişimsiz zaman geçiriyor. Birde yetişkinlerin hayatından bakalım hayvan sahibi olmaya: işten yorgun stresli geliyorsun her şey berbat geçmiş ama evde seni bekleyen sevgi dolu biri var sana sonsuz koşulsuz sevgi ile sarılıyor o muhteşem grıldamasıyla günün bütün stresini alıp sana bir dinginlik veriyor. Hastayken hiç ayrılmadan yanında bekliyor sevgi dolu gözleriyle sana bakıyor. Kim istemez eve her gittiğinde sarılacak bir kucak olmasını…
Artık psikologlar da tedavilerinin bir parçası olarak hayvan bakmayı öneriyorlar. Çocuk gelişiminde pozitif etkileri kanıtlandı. Unutmayın nasıl çocuklarımız bizim aynamız ise hayvanlarımız da öyle. Biz ne kadar pozitif isek onlarda o kadar pozitif olurlar.