Cumhuriyetin anlamını böyle kısa bir şekilde ifade eden bir cümle olamaz. 2 yıl önce fırsatçılık yapıp yasaklanması ile törenlerini yapamayan kimsesizlerin kimsesi bizlerin içini çok ama çok acıtan bir söz. Her zaman olduğu gibi “O’nun sözü değil” diye yalanlayanlara ve yandaşlarına “ANEMİ” teşhisi koyduğum vecizesi, Atamın. Tüm okullara, resmi dairelere, ders kitaplarına, ama daha çok bizi yöneten, yönetmeye talip olan herkesin önce beyinlerine sonra kalplerine yazılması gereken bir cümle. Aslında tüm politikacılar ve bürokratlar asla aklından çıkarmamalı.
Atatürk cumhuriyeti kurduktan bir süre sonra yaverine arabasını hazırlamasını söyler. Birlikte hiç kimseye haber vermeden Ankara’nın dışına çıkarlar. Biraz ilerledikten sonra dört beş evden oluşan bir mezranın yanına gelirler. Atatürk arabadan inip yaverine “Sen bekle” der. Derme çatma bir evin önüne gelir, kapıyı çalar. Bir kadın biri kucağında, biri yanında iki çocukla kapıyı açar. Atatürk gördüğü durum karşısında şaşkındır. Her yana is kokusu sinmiş bir ev, yalın ayak perişan anne, iki küçük çocuk…
Atatürk oradan biraz uzaklaşır, bir kenara çömelir, elini şakağına götürüp düşünmeye başlar. O arada arabanın yanında beklemekte olan yaveri koşarak Atatürk’ün yanına gelir: “Paşam ne oldu?” Atatürk biraz durduktan sonra: “Biz cumhuriyeti kurduk, ama buraya cumhuriyet gelmemiş” der. Ankara’ya üzgün bir şekilde dönerler. Ertesi gün Atatürk tüm devlet yetkililerini çağırarak cumhuriyetin, vatanın her karış toprağına gitmesi için gerekli olan her şeyin yapılmasını ister.
Atatürk’ün “Biz cumhuriyeti kurduk, ama buraya cumhuriyet gelmemiş” sözleri O’nun temel mantığını açıkça ortaya koyuyor. Atatürk, cumhuriyeti kimsesizlerin kimsesi olarak görüyor. Hükümeti, kendini değil milleti efendi olarak gören bir kurum olarak düşünüyor. Bakın Onuncu Yıl Nutkuna. Orada hem millete, hem cumhuriyete, hem de milletin vekili olan hükümete verdiği önem ve değeri gösteriyor.
Ayrıca cumhuru yaşat ki cumhuriyet ve çağdaş demokrasi yaşasın ve yücelsin mesajı veriyor.
O günün şartlarında Atatürk isteseydi kendini halife, padişah ilan edebilirdi. Her ikisi de kendisine teklif edilmişti. Ama yapmadı. Bu ülkenin güzel insanları için “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinden yola çıkarak Cumhuriyetin ilan edilmesini seçti. Bu soylu davranışıyla din, dil ve etnik köken gözetmeden Anadolu toprakları üzerinde yaşayan herkesi kucaklayıcı bir zihniyetle ve “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir” ilkesiyle ülkenin birliğini ve beraberliğini öngördü.
Herkesin eşit, bir kişi, zümre ya da sınıfın hiçbir ayrıcalığa sahip olmadığı, yurttaşlarının aynı ülkü için birleştiği, demokratik yönetim şeklidir, cumhuriyet. 29 Ekim halkın kendi kaderini eline alma hakkının doğum günüdür. Eğer Isparta’nın İslam köyünden bir cumhurbaşkanı görebildiysek, yurdun her yanındaki üniversitelerden tüm imkânsızlıklara rağmen fakir çocuklar doktor, öğretmen, mühendis, avukat olarak mezun olabildiyse, sanatta, sporda dünyaca tanınmış insanlarımız varsa cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olabilmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada durum ne, acaba? Cumhuriyet “kimsesizlerin kimsesi” olabildi mi? Hükümet millet, millet hükümet olabildi mi? Hükümet milletin efendi olduğunu anlayabildi mi? Bu bakış açısı, ileri demokrasileri ile çağdaş olabildi mi? Zorunlu din dersleri ve göz yumulan tarikat yuvalarında yetişen yeni kuşak, eğitim ve kültür ikileşmesinin, kindar gençliğin somut göstergeleri oldu. Ağaların, aşiret reislerinin, şeyhler ve şıhların yüzü güldü. 12 Eylül’ün attığı tohumlar, ılımlı İslam çerçevesinde, vahşi bir Neoliberalizmin palazlanmasına yol açtı. Neoliberalizm, halkçılığa yani Atatürk ve Atatürk’e ait olan her şeye saldırdı. Bazen AB kisvesiyle, bazen dini bütün bir görünümle, ulus-devlet ekonomik ve siyasal bir kuşatma altına alındı. Atatürk’ün vasiyeti çiğnenerek, kurduğu kurumlar kapatıldı.
Değerli okurlar, işte bu yüzden Atatürk’ün içinde laiklik olan, dinin siyasete alet edilmesini kabul etmeyen çağdaş demokrasi sistemini ve o sistemin devlet şeklini ortaya koyan cumhuriyet rejimini kabullenemiyor, laikliğe, çağdaş demokrasiye, cumhuriyete Atatürk’ün düşünce sistemine saldırmaya devam ediyorlar. Cumhuriyet ezilenlerden yani kimsesizlerden, Neoliberalizm sömürenlerden, dinci-etnikçi-ikinci cumhuriyetçi kesimlerden yanadır. Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir, milletin adam yerine konulmasının adıdır.
Tüm okurlarımın, hemşerilerimin ve aziz milletimin Cumhuriyet Bayramı kutlu, bize rejimlerin en güzeli olan Cumhuriyeti armağan eden ATATÜRK ve silah arkadaşlarının ruhları şad olsun. Hoşça kalın, saygılarımla.