Türkiye Cumhuriyetinden evvel Osmanlı İmparatorluğunu yaşamış ve Tarih boyunca 102 devlet kurmuş bir milletin evlatlarıyız, yeryüzünde başlı başına çok az millete nasip olan Medeniyet kurma özelliğine sahip bir milletin evlatları olarak dünyaya gelmiş olmak bizim için ayrı bir övünç kaynağıdır. Millet olarak tarihsel tecrübelerimizin damıtılmasından inşa edilen en son devletimizin rejim itibariyle adı da, biçimi de cumhuriyettir. Cumhuriyetimizin en büyük özelliği de çeşitli etnik kimliklerden veya dini inançlara sahip olan grup ve fertlerden oluşan ve aynı vatan parçasını kendine yurt edinmiş insanların tümünü Türk üst kimliği adı altında Yurttaş olarak görmesidir. Bunun böyle olması gayet normaldir, çünkü Cumhuriyet rejiminde yukarıda saydığım unsurların hepsinin katkısı mevcuttur. Bu millet kurtuluş mücadelesinde rengine, diline, etnik kimliğine bakmadan top yekûn mücadele vererek bu cumhuriyeti vücuda getirmiştir. Bu inanışa sahip olarak Türkiye Cumhuriyeti rejimini koruyup kollamayı, ilerlemesi için emek sarf etmeyi, Türk milletini muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartmayı hedeflemek Türk milliyetçiliğidir.

Bu tanım Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde bulunan insanların sahip olduğu milliyetçilik duygusunun bir ifadesi olmakla birlikte, ülke sınırlarımızın dışına taşan aynı duygu ve düşüncelerle, kendi yurttaşlarımızı verdiğimiz değerlerle değerlendirdiğimiz, zor zamanlarımızda bizleri kandaş oluşumuzdan dolayı tüm tehlikeleri göze alarak yardımcı olan ve çeşitli platformlarda bizlere yardımcı olmaya devam eden, zaman zaman göğsümüzü kabartan soydaşlarımıza karşı sevgi beslemek zor zamanlarında onların zorluklarını paylaşmak, kötü günlerinde onlarla birlikte olmak da Türk milliyetçiliğidir.
Sadece inanç birliğine dayanan milli bilinci olmayan dünyevi hedeflerinden çok uhrevi hedefleri olan yeryüzündeki aynı inanca sahip insanlarla bir birliktelik hayal etmenin adı da ümmetçiliktir. Ümmetçilik bir bakıma diğer inanışlara tahammülsüzlük olduğu için aynı coğrafyada veya aynı vatan parçası içerisinde farklı inanışları barındırması insanlığın tarihsel gelişimi açısından bakılacak olursa insan doğasına aykırıdır. Öte yandan mezhepsel farklılıklar yeryüzünde büyük kıyımlar doğurmuştur. Örneğin Kerbela, Kuyucu Murat paşanın kıyımları. Hıristiyanlıkta da Ortodokslar ve Katolikler arasında aynı kıyımları görmek mümkündür. Dini inanışları aynı olsa da millet farklılığı da aynı sonuçları vermiştir. Örneğin Osmanlı İmparatorluğunca görevlendirilen Kâbe muhafızlarının Müslüman Araplarca Lawrens’e karşı açlığa, sefalete mahkûm edilmesi ve zehirlenmeye çalışılması bunun açık örneklerinden biridir. Son zamanlarda her ne kadar Dinler arası diyalog ve ılımlı İslam söylentileriyle Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milliyetçiliği modelinin ümmetçilik versiyonu yapılmaya çalışılsa da bu bence beyhude bir uğraştır. Ne İslam’ın ne Hıristiyanlığın, ne de Museviliğin bu modele uymaları inanç esaslarına aykırıdır, Müslüman olarak bana ters, çünkü Allahütealâ Maide Suresinde “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez.” Buyuruyor.
Demek ki değerli okurlar Ümmetçilik gömleği Türk milletine bir numara küçük gelecek bir gömlektir. Eğer bu millete bu gömlek giydirilirse bu millet bu gömleğin içinde acı çeker.
Tüm bu açıklamalardan sonra açıklık getirmek isteğim bir husus kaldı; Nasıl ki bir aileyi bir arada tutan değerler varsa, bir milleti de bir arada tutan değerleri vardır bunlardan biri de milli duyguları daima taze tutan milli anma günleri ve milli bayramlardır. Ümmetçilik esasına dayalı bir rejim’in bir zamanlar bu millete yaşattığı acılar tecrübeyle sabitken bu gün tekrar ümmetçiliğe dayalı bir yönetim istermişçesine, insanımızı milli duygularını unutturmanın alt yapısını hazırlarcasına milli bayramları birer birer silmek bu millete acılara duçar etmenin ilk adımıdır.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer DİNÇER başta olmak üzere tüm yetkililere buradan şunu söylemek isterim. “Sayın yetkililer bu uygulamalarınız size bir şey kazandırmayacağı gibi bu millete çok şey kaybettirecektir. Lütfen bu uygulamalarınızdan vazgeçin”

Biz diyeceğimizi dedik gerisi önce yüce Türk milletine sonra da yetkililere kalmış.
Hoşça kalın sağlıcakla kalın.