Bir ülkenin ulusal kahramanlarını gözden düşürmenin en etkili yolu tarihi gerçekleri saptırmaktır. Bunun için de okumayan, cahil bir toplumun yetişmesi bu kişilerin işlerine gelir. Bugün Atatürk’e yapılan saldırılar yıllardır İnönü’ye yapılmakta. O’nun için neler yapmadılar, neler demediler? Churchill’in, 1950 seçimini kaybedip muhalefete düştüğünde İnönü’ye “Asıl şimdi büyüdünüz” diye telgraf çektiği günlerde tarih kitaplarından İnönü Savaşlarını çıkardılar. Sonra “O savaşlarda zaten yenik düştük.” dediler. Ardından “Milli Mücadele döneminde Anadolu’ya kendi isteğiyle gelmedi, zorla kaçırıldı” iftirası attılar Yetmedi, “Asıp derisini samanla doldurmayı” önerdiler. Son olarak “Atatürk’ün resimlerini indirip resmi dairelere kendi resmini astırdı, kendi adına para bastırdı” dediler. Birileri Hitler’e benzetti. Yasaya aykırı bir tek eylemini bulmak için seferber oldular, bulamadılar. Aslında ondan bir şey eksilmiyor ama belli ki bazı kafalar da bazı şeyleri almıyor. Burada yer vereceğim birkaç anı İsmet Paşa’nın nasıl biri olduğunu az da olsa anlatacaktır sanırım.
İnönü’yü din düşmanı olarak gösterip “Camileri ahır yaptı.” dediler. Dönemin başbakanı camileri yaktırdığını bile iddia etti. Ancak 1950’li yılların başlarında iktidarda değilken şimdiki Seymenler Parkı içinde bulunan bağın bir köşesine Çankaya halkının bağışlarıyla yapılan camiye İsmet Paşa’nın 2500 TL bağışta bulunduğundan acaba haberleri var mı? Yine 1950’den sonra DP’li bir milletvekili meclis kürsüsünden, Bursa Merinos Kumaş fabrikasından Mevhibe hanımın eşi için aldığı 3 m kumaşın parasını ödemediğini söyler. İsmet Paşa’nın “fatura merakı” vardır; o akşam özel muhasebecisini eve çağırır,
İsmet Paşa, cumhurbaşkanı seçildikten bir yıl sonra 2. Dünya Savaşı patlak verir(1939). Ülkesini savaşa sokmamaya kararlı olan İnönü, Fransa ve İngiltere ile anlaşma yaparak ekonomik yardım alır. Daha sonra Sovyetler Birliği ile Türkiye'ye saldırmayacağı güvencesini alan bir anlaşma imzalar. Hitler, 1941’de ordusunu Türkiye üzerinden demiryolu ile petrol yataklarının üzerindeki Irak’a indirmek ister. Dönemin Alman Büyükelçisi Von Papen ve Irak Savunma Bakanı Naci Şevket, İnönü’yü iknaya çalışır. İnönü, ülkesi büyük bir yoksulluk içinde yaşarken, Hitler’in bu isteğini tartışmadan geri çevirir. Hitler'in tehdit mektubuna İsmet İnönü'nün aynı sertlikle yanıt verir. Böylece ülkeyi savaşa sokmadığı gibi, Hitler’in petrol yataklarının kontrolünü ele geçirmesini de engeller. Hitler’in Sovyetler Birliği'ne saldırmasından birkaç gün önce Almanya ile bir saldırmazlık anlaşması yapar. Savaşın ne zaman biteceğinin bilinmemesi nedeniyle, Kurtuluş savaşı sırasında bile görülmemiş bir seferberlik ilan edilir. 2 milyon asker savaşa hazır bulundurulur. Kışlalara asker sığmaz, birçok askeri birlik camilerde konaklar. Fiyatlar hızla yükselir, temel gıda maddelerinin çoğu karneye bağlanır, birçok madde bulunamaz veya karaborsaya düşer. Kısacası Türkiye, 2. Dünya Savaşı'na girmez, ama savaştan olumsuz etkilenir. Burada İsmet Paşa’nın o ünlü anısına da yer verelim. 2. Dünya savaşı sonrasının yokluk dönemidir. İnsanlar ekmek kuyruklarında karne ile ekmek almak için beklemektedir. İsmet İnönü’nün yanına bir çocuk gelir. “Bizi ekmeksiz bıraktınız.” der. İnönü çocuğa döner: “Evet sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım.”
Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim’in bir anısı: 1950’li yıllarda İtalya’da Floransa Ziraat Fakültesinde öğrenci iken bir arkadaşı bulundukları kahveye gelir, heyecanlıdır. “Hayrola, ne oldu?” derler. Anlatır: “Bu gün derste çok enteresan bir şey oldu. Hocamız 2. Dünya Savaşı’nın siyasal boyutunu anlatıyordu. Bir ara durdu, sınıfa şöyle bir soru sordu: “2. Dünya Savaşı’nın en büyük siyaset adamı kimdir?” Kimisi Churchill, kimisi Roosevelt, dedi, Mussolini, Stalin diyen, hatta Hitler diyen oldu. Hoca dinledi. Ondan sonra dedi ki “Hiç biriniz bilemediniz. 2. Dünya Savaşı’nın en büyük siyaset adamı Türkiye Cumhuriyeti’nin o zaman ki Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’dür.” Nedenini de şöyle açıkladı. “Çünkü bu saydığınız bütün devlet adamları ülkelerini savaşa soktular, yüz binlerce insanın, vatandaşlarının ölümüne neden oldular. Yalnız İsmet İnönü bütün dayatmalara rağmen ülkesini savaşa sokmadı, kimsenin burnunu kanatmadı ve böylece ulusunu esenliğe çıkarttı. Bu nedenle benim kanaatime göre 2. Dünya Savaşı’nın en büyük siyaset adamı İsmet İnönüdür” dedi. Tabii biz Türk öğrenciler olarak bundan gurur, hatta minnet duyduk, böyle bir devlet ve siyaset adamına sahip olduğumuz için.”
Bugün ülkeyi Suriye’deki savaşa sokmak isteyenler bu günleri iyi okusun. Savaşın sonuçlarını bilmeyenler Dünya Savaşlarında yitirilen kayıpların, anasız, babasız, eşsiz, evlatsız kalanların acılarını yüreklerinde hissetsinler. Ülkelerin uğradığı yıkımları düşünsünler. Savaş çığırtkanlığı yapmasınlar. Ulu önder Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış.” ve “Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir.” sözlerini akıllarından çıkarmasınlar. Cumhuriyetimizin “İkinci Adam”ı, “Milli Şef” İnönü’yü ölümünün 42. Yılında saygı ve rahmetle anıyorum. Saygılarımla, hoşça kalın.