Siyaset kurumu ülkede yaşanan her olay sonrası derin yara alır. Fatura siyasetçilere kesilir, bedeli de onlar öderler ve ödemek zorundalar. Kamuoyu araştırmalarında siyaset en az güvenilen kurumlar arasında birinci sıraya yükseldi. Siyaset de güven kaybı aldı başını gidiyor. Bunun nedeni de söylemler ile eylemler arasındaki çelişkilerdir. Siyaset bazen hayatın ve gerçeklerin çok arkasında kalırken, bazen de öyle bir hızla ilerler ki şaşar kalırsınız. Hele bu zamanda işini düzgün yapan, dürüst, karakterli ve şahsiyetli siyasetçi bulmak tam bir mucize. Aslında bunu ben değil kendileri söylüyor. İşin özeti siyasetçi yetişmiyor, siyasetçi kopyalanıyor.
Siyasete katkı sunmak yerine, koltuk kaparak nemalanma peşinde olanların sayısı her geçen gün artıyor. Koltuğa güç vermek yerine, koltuktan güç alan siyasetçiler sarmış etrafımızı. Bazı siyasi partilerde öyle kişiler yönetimde ki, sorsan yeni anayasayı, sorsan başkanlık sistemini, sorsan iç ve dış meseleleri dünyadan bir haberler. Öyle yemeklerde, toplantılarda, karşılama törenlerinde hava atıp-caka satmakla olmuyor bu işler. Siyaset edep işidir, öyle iftira, dedikodu, haset ve iki yüzlülük yaparak siyaset yapılmaz, yapılmamalıdır. Hele dava arkadaşını satıyorsan, senden değil siyasetçi hiç bir halt olmaz. Önce insan olmak gerek, önce şahsiyet sahibi olmak gerek, donanımlı, bilgi sahibi olmak gerek.
Siyaset yapmak, şahsiyet imtihanıdır.
Siyaset öyle bir alandır ki, en yakının ile yapılamayacak, düşmanına da bırakılamayacak kadar önemli bir alandır. Bizim ülkemizde siyaset, çamur at izi kalsın felsefesiyle yapılıyor, fakat unutulmamalıdır ki; çamuru atarken o iftira sahibinin de eli kirleniyor. Siyasetçi, bölmemeli - ayrıştırmamalı, tam tersi birleştirici ve uzlaştırıcı olmalıdır.