Bolca görmüş geçirmiş, yaşını başını almış bir yazarın, makalesini çabucak yazıp bitirdiğini gören genç ve çiçeği burnunda bir gazeteci; “Üstat, bu kadar güzel bir yazıyı yarım saate nasıl sığdırdınız?” diye sormuş. Usta gazetecinin verdiği cevap, tabi ki yine ustacadır; “Bahsettiğin o yarım saate, harcadığım altmış yıllık ömrümü de ekle” Gelelim bu kısa öyküyü neden paylaştığıma.
“Yazmak” deyip geçmeyin. Zira arkasında farkına varamadığınız ne yaşanmışlıklar, ne tecrübeler gizlidir. Anlatılmak istenenler sırf okuduklarınızla sınırlı değildir yani. Emin olun, içerisinde çok daha fazlasını barındırır.
Yazmak, konuşmanın yetersiz kaldığı noktada kendinizi ifade etmenin en iyi yoludur. Bir nevi bulunduğunuz zamanı sonraya taşımaktır yazmak. Onunla beraber muhatabınıza fikirlerinizi, hislerinizi, kuşkularınızı ve kaygılarınızı iletirsiniz. Zaman zaman çevrenizden eleştiri alsanız da, bu durumun size artısı çoktur, en azından sizi olaylar karşısında deşarj eder, rahatlatır. Yazmanın bir diğer kazanımına gelince, yazılarınızın ulaştığı kitle büyüdükçe meramınızın anlaşılma, ortaya koyduğunuz problemlerin çözüme kavuşma ihtimali de artar. Hele hele bir blog ya da köşe yazarı iseniz, sözünü ettiğimiz bu kanallarla mesajınız binlere, milyonlara ulaşır. Sizinle aynı fikri taşımasalar bile, insanlara farklı düşüncelerin varlığını hissettirirsiniz. Bir diğer yönüyle yazmak, kişinin kendini ifade etmesinden ziyade, ileri sürdüğü doğru veya yanlışlar üzerinde toplumun bilgilenmesini, fikir sahibi olmasını sağlar. Bu etkili dilin, yani yazı yönteminin profesyonel kişilerce kullanılıp uygun mecralarda servis edilmesi, hiç şüphesiz haksız yere toplum geneline mal edilen sorunların çözümüne de katkı sağlamış olur. Gazeteci, eleştirmen ve köşe yazarlarının birçoğu, ele aldığı konularda öncelikli olarak bunu ilke edinmiştir. Yani, toplum yararını. Meşru olarak yayımlanan bir haber, makale v.b. yazı, ilk bakışta her ne kadar kişileri, kurum veya kuruluşları hedef alıyor gibi gözükse de, bu tür yayınların servis edilmesindeki ortak amaç, sözünü ettiğimiz bu gibi kurumların sorumluluklarının bilincinde olup, yanlış uygulamalardan vazgeçmeleri ve görevlerini layıkıyla yerine getirmeleridir. Teknolojinin tavan yaptığı, enformasyonun sürekli güncellenebilme şansının bulunduğu bu çağda, toplum yararı gözetilerek paylaşılan bir eleştirel yazının, veya haberin doğruluk derecesinin araştırılıp sonuca ulaşılması malumunuz pekte zor olmasa gerek. Ondan dolayıdır ki başta benim naçizane yazılarım olmak üzere, gerek internet ortamında, gerekse görsel ve yazılı medyada sizlere sunulanların, toplum geneli çıkarlarının gözetileceği şekilde değerlendirilmesini tavsiye ederim. Maneviyatı güçlü, örnek bir millet olmak istiyoruz ya hani, o halde kulaktan dolma bilgilerle değil, araştıran, sorgulayan ve eleştiri yeteneğini buna göre kullanabilen insanlarla karşılaşmanız, doğrulara da bu şekilde ulaşmanız dileğiyle…