Klasik olacak ama
Türkiye seçimini yaptı.
13 yıldır vekâletini verdiği siyasi iradeyi yeniden seçti.
Tek bir farkla..
Artık tek başına değil.
Bu kadar ciddi yatırımlar kararlı bir irade beklerken…
Neden?
Bunun sosyolojik bir çok sebebi sıralanabilir..
İç ve dış güçlerin ittifakı söylenebilir.
Parti içindeki siyasi yorgunluklar düşünülebilir
13 yıl boyunca her seçimi kaybeden diğer siyasi partilerin yüksek hırs ve motivasyonları da bu sıralamada kendine yer bulabilir.
Sürekli yeniliklere alıştırdığı kitlelere son dönemde artık yeni bir şeyler ortaya koymada biraz ağır kalması sayılabilir.
Ancak tüm bu gerekçelerle birlikte unutulmaması gereken, Türkiye çok kültürlü bir yapıya sahip.
Bu yapı, toplumun tüm katmanlarıyla uzlaşma iradesi istiyor.
Aslında zahiren görünüşte tek başına iktidarın yerine koalisyonun görünmesi birçok kişi için olumsuz görünse de 75 milyonun üzerinde uzlaştığı bir anayasanın hazırlanabilmesi bu dönemin fırsatı olabilir. Yine bu dönem 13 yıldır hırslarıyla, ihtiraslarıyla yıkıcı hale gelmeye başlayan bir muhalefet blokunu makul bir seviyeye çekebilir.
Hafızalarda unutulan kaprisler, kişisel çıkarların ön plana alındığı koalisyon yıllarının ülkeye yatırım ve kalkınma yönünden kaybettirdikleri acı bir faturayla yaşanarak yeniden hatırlanabilir.
Burada tüm siyasi aktörlere düşen;
“Bana ne yapsınlar göreyim”,
“Oynamıyorum”,
“Ben yokum”,
“Millet bize görev vermedi ki” gibi sorunlu, sorumsuz yaklaşımlardan uzak,
“Bu ülke hepimizin”,
“Ülkem için ne yapabilirim? ”
“Bana görev düşecekse, bu görevden kaçmam”,
“Siyasi olarak kaybetmem değil, ülkem kazanırsa hiç önemli değil” anlayışları sergilemek.
Siyasetin duayenlerinin söylediği bir söz vardır,
“Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir”
Millet kendine düşeni yaptı.
Sıra siyasi aktörlerde..
Bekleyelim.
Görelim.