Eskilerin tanımıyla gaye-i hayal…
Kişilerde hele de liderlerde olması arzu edilen bir haslet…
Ufku geniş olan liderler ülkelerini ileriye, çok ileriye taşırlar…
İşte kayı aşireti…
Süleyman şah Fırat nehrinde şehit olmuş.
Aşiretin uluları görevi eşi Haymana’ya vermiş.
Haymana Aşireti sağ salim Ankara yakınlarına kadar getiriyor.
Süleyman şahın 4 evladı vardır.
Sungurtekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve henüz çocuk denecek Dündar…
Haymana tek tek evlatlarına aynı soruyu sorar…
“ Siz beyliğin başına geçerseniz beyliği nereye götüreceksiniz? ”
Evlatların verdiği cevaplar ise manidar…
En büyük evlat Sungurtekin;
“Moğol istilası sebebiyle ata toprağını terk edip düştük yollara. Beyliğin idaresi bana verilirse ben beyliği tekrar eski vatanımıza götürürüm. Orada toprağımızı eker biçeriz” der.
Kardeşi Gündoğdu’ de aynı soruyu sorduğunda benzer cevabı alır.
Sıra Ertuğrul’a gelir.
Ona da abilerine sorduğu soruyu yöneltir Haymana.
Ama aldığı cevap oldukça farklıdır.
“Ana ben aşireti deryaya götüreceğim. Devlet yapacağım…”
Hâlbuki deryayı Ertuğrul görmemiştir.
Sadece hocası Edebali’nin kulağına üflediklerini bilir.
Küçük coğrafyada sıkışık kalmaz.
Ufkunu ötelere daha ötelere taşır.
Sonuçta, aşiretin bazıları Sungurtekin ile Gündoğdu’nun arkasına düşer ata topraklarına geri döner.
444 çadır Ertuğrul’un ufkunun peşinde yürür.
Tarih, ata toprağına dönenlerin akıbeti yazmaz.
Ama ufkunun götürdüğü hedefe yürüyen Ertuğrul’u tarih “Osmanlı imparatorluğu” olarak 700 yıl yazar..