—Otağıma sakın dokunmayın. Burada yeterli adam kalsın; güvercin yavruları çıkıp da uçana kadar beklesinler; sonra otağımı söküp getirsinler.
Ve öyle de yapılmış. Bizim atalarımızın hayvan sevgisi yeryüzündeki hiçbir millete nasip olmayan; ulu, derin, kutsal bir sevgidir.
Bizim Atalarımızın hayvan sevgisi kadar yüce bir sevgisi daha vardır o da ağaç sevgisi şimdi size Atarük’ün ağaç sevgisini anlatan bir öyküyü taşımaya çalışacağım. Olay Yalova Millet Çiftliğinde Atatürk Tarafından yaptırılan köşkte geçmektedir. Yapımı 13 Eylül 1929 yılında bitirilip ikmal edilen köşke giden Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, Köşk’ün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış binanın duvarlarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir:
“Ağaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak.”
Yapılacak olan işlemi üstlenen İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi Ulu Önder’in isteği doğrultusunda Atatürk’ün de bizzat nezaret ettiği iki aşamalı bir çalışma ile köşkü beş metre kadar doğuya kaydırılarak Çınar ağacını kesilmekten, Köşkü yıkılmaktan kurtarmıştır. Köşk kaydırılması olayı 10 Ağustos 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde aynen şu şekilde yer almıştır. ”Gazi Hazretlerinin Köşkü nakledildi. Gazi Hazretlerinin Yalova’daki köşkünün yürütülme ameliyesi dün muvaffakiyetle icra ve ikmal edilmiştir. Kendileri de bu ameliyeye bizzat nezaret etmişlerdir.” 10 Ağustos 1930 tarihli gazetedeki bu haberi okuyanlar ülkenin içinde yaşadığı onca önemli meseleler arasında, bu olayın o tarihte ne ifade ettiğine belki bir anlam veremediler. Belki de, bir çınar ağacının bir metrelik dalının kesilmemesi için bir köşkün kaydırılmasını hayretle karşıladılar. Ama Gazi Mustafa Kemal İleriyi gören bir devlet adamı, bir liderdi. 1930’lu yıllarda “Çevreyi korumak aklın gereğidir” özdeyişi ile yalnızca Türk insanına değil, tüm dünya ülkelerine çok önemli bir mesaj veriliyordu. Çünkü dünya ülkeleri ancak 1970’li yıllarda Ozan tabakasının delinmesiyle, Asit yağmurlarıyla, Global kirlilikle karşılaştıklarında çevre ve doğa’nın önemini anlamış ve önlemler almaya başlamışlardır.
Yine Ulu Önder Atatürk’ten kısa bir anıyı daha sizlere aktarmak istiyorum. Bahçe mimarı Mevlut Baysal anlatıyor:
-Çankaya Köşkü’nde, bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağacın Atatürk’ün geçeceği yolu kapadığını gördük. Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşı tarafa geçti.
Derhal atıldım:
– Emrederseniz derhal keselim Paşam.
Bir an yüzüme baktı, sonra:
– Yahu, dedi, sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin.”
Bu ve buna benzer yaşanmışlıklarla doludur bizim milli tarihimiz. Birde günümüze bakalım doğaya neler yapıyoruz. Onu da önümüzdeki hafta örneklendirerek, hayatımızdan kesitler sunarak bakalım isterseniz değerli okurlar.
Hoşça kalın, Sağlıcakla kalın.