Zaman, birlikte kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır. Bugün savcılara hesap vermek, yarın çocuklarımıza hesap vermekten çok daha kolaydır. Yine gelelim ihaneti yaşam biçimi olarak benimseyenlere. Sistem; yaşamında bir baltaya sap olamayanları makam verebilir, üst düzeyde yetkili ve etkili bir hale getirebilir. Ancak bu kişiler normal yaşamlarına döndüklerinde yani, makamdan ayrıldıklarında kendilerine selam verecek insan bulamazlar. İnançlarını, düşüncelerini hiç bir çıkar uğruna satmayan kişilere bu devirde değer verilmediğini bilirim. Böyle insanların büyük bedel ödediklerini de. Ama en büyük ödülleri ise insan kimlikleriyle ile birlikte çocuklarına, sevdiklerine, dostlarına onurlu bir yaşam geçmişi bırakırlar. İhanetçiler ise yaşamda bıraktıkları pislikler'le anılırlar. Günlük dildeki kullanımında yumuşatılmış olsa da “hain” sözcüğü birini suçlayıp aşağılamak için kullanılabilecek en ağır sözlerden biridir. “İhanet” ise bilindiği gibi, "hain" sıfatından türetilmiş bir isimdir.
Hainlik yapmak, ihanet etmek, bir dostu sırtından vurmak, kendisine güvenenleri yarı yolda bırakmak ya da satmak anlamlarına gelen, kullanım alanı çok geniş bir sözcüktür. İhanetin hiçbir biçimi hoş karşılanmaz. İhanet eden kişi, gerekçesi ne olursa olsun, küçümsenen, kendisinden uzak durulan, toplumun gözünde değersiz, güvenilmez biridir. Bir insan dostlarını, arkadaşlarını, meslektaşlarını, yoldaşlarını neden yarı yolda bırakır, onları neden sırtlarından bıçaklar, kimi kez onların güç durumlarından yararlanmayı neden fırsat bilir, kendi inançlarına, kişiliğini oluşturan değerlere bile neden hainlik yapar? Bu soruların tek bir yanıtı olmasa gerek, yine de akla ilk gelenleri sıralayalım; Çıkarcılık, kıskançlık, yükselme hırsı, zayıf karakterlilik, başlıca kişilik bozuklukları. Çünkü ihanet, hastalık gibi bir şeydir, bir virüs, bir mikroptur. Sağlıklı bir insan kişiliğiyle bağdaşması, böyle bir kişilik içinde etkin olması olanaksızdır. Hainler kendi ruh ve kişilik bozukluklarının farkında oldukları için de yaşadıkları iç çatışma onları giderek daha da alçaklaşmaya, sürüngenleşmeye götürecektir.
Hainler, ihanet edenler, kişisel ve toplumsal yaşamın güç zamanlarında daha çok sayıda ortaya çıkarlar. Pislikten üreyen, bataklıklarda çoğalan zararlı yaratıklar gibidirler. Hiçbir çalım, gösteriş, azamet, göz korkutma ya da göz boyama, gerekçe uydurma ya da açıklama bulma çabası ihanetin çirkinliğini örtüp gizleyemez. Bütün bunlar bir an etkili olsalar da, toplumlar sezgiler ve sağduyularıyla ihaneti yine de algılamış ve ona layık olduğu notu vermişlerdir. Gün gelir, ihanet eden kişi ve kişiler, her kim olurlarsa olsunlar, kişisel ya da toplumsal yaşamda, en yakınları da içlerinde olmak üzere kendi çevrelerinin ve bütün bir toplumun lanetinden kurtulamazlar. Yazımı şu sıralamayı yaparak bitirmek istiyorum;
1. Geldiğin yeri unutmayacaksın
2. Çıktığın yol da adam satmayacaksın
3. Seni satanı asla unutmayacaksın