..."Şiddet yetersiz kimsenin son barınağıdır."



lsaac Asimov

"Çocuğu sınıfta kalınca, müdür yardımcısına saldırdı!"

"Sınıfa geç gelen öğrenci öğretmenini bıçakladı!"

"Zayıf not alınca babasıyla birlikte öğretmenini dövdü!"

İstanbul Eyüpsultan'da özel bir okulda idarecilik görevini yürüten 74 yaşındaki öğretmen İbrahim Oktugan'ın, Irak asıllı "öğrencisi" tarafından canice katledilişi ile ülkemiz gündemine düşen öğretmene şiddet olayları yukarıda ulusal medyadan alıntıladığımız başlıklardan da anlaşılacağı üzere yalnızca bugünün sorunu değil(di).

Görülen o ki bugün ve geçmişin sorunu olmaktan öte,  gelecekte de ülkemizin kronik bir asayiş problemi olmaya devam edecek eğitimciye şiddet...

Bu vahim olaylarda en dikkat çeken ve okurken insanın kanını donduran olay ise, elim vakanın yansıdığı sosyal medya platformlarında özellikle 12-18 yaş grubu öğrencilerin olay üzerine geliştirdikleri yorumlar.

Öğretmenlerin, meslektaşlarının katledilmesi üzerine başlattıkları kamuoyu tepkisi paylaşımları ve protesto haberlerinin altına yazılan "...Yine yatacak bir bahane bulmuşsunuz..." , "...Neden kanlı önlük paylaşıyorsunuz? Siz doktor musunuz?" türevi paylaşımların sahibi olan bu yaş grubu çocukların gerçek algılarının ne kadar dejenere olduğu, olay ve durumları idrak ve yorumlamada; vicdanı bırakın mantık çerçevesinde dahi bir tavır geliştirmede, olay bütününü kavramada ne denli yetersiz, tehlikeli bir sınırda olduklarını görerek yazılan bu yorumları acımız katlanarak okuduk. 

Öğretmene yaşatılan şiddet değerlendirildiğinde, şiddetin kaynağı ise çeşitlilik gösteriyor.

Bazen bir veliden...
Bazen bir öğrencisinden...
Bazen de bir meslektaşından...

Nitekim geçen haftalarda İstanbul Sarıyer'de okul koridorunda bir veli tarafından yumruklanan kadın öğretmen haberini hepimiz okuduk, izledik, kahrolduk.

Aidiyet duygusundan kopuş, yetersizlik, magandalığı/zorbalığı bir değer olarak görme, şiddete/kavgaya dair güzelleme ve şiirsel yaklaşım, sosyal medya etkileşimi, bu infiali körükleyen temel unsurlardan.

Peki bu çok yönlü saldırıyla nasıl mücadele edilecek?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in uygulamaya konacağına dair bilgilendirmede bulunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu içerisindeki düzenleyici maddeler kısmen öğretmenlik mesleğini ve itibarını koruma altına alıyor fakat yeterli değil...

Toplumumuz için çok özel bir yeri olan ve itibarı tartışmasız öğretmenlik mesleğine itibarını geri kazandıracak hamleler tüm toplumun eş görevidir.

Okullarda sağlanacak fiziki güvenlik tedbirlerinin haricinde, tüm eğitim kurum ve kuruluşlarında görev alan personele şiddete karşı önleyici ve müdahale edici eğitimler verilmesi zaruridir.

Velilerin öğretmenlere karşı geliştirdikleri tutum ve davranış örüntüsünün özellikle öğrenci için rol model olacağı göz ardı edilmemelidir.

Okul PDR birimlerinde görev alan branş gruplarının sayısının arttırılması ve bu departmanların öğrencilerle yakın kontakta olması oldukça önemlidir.

Ana akım medya ve sosyal medya mecralarının ise şiddet haberlerini daha aklıselim ve toplumsal duyarlılık oluşturacak şekilde vermesi gerekmektedir.

Eğitimde şiddet neden artıyor ve nasıl önlenebilir başlıklı haberlerin yerini eğitimde elde ettiğimiz başarıların alacağı güzel günlere ulaşmak ümidiyle.