Tarihsel gelişimi 19.yy. a kadar dayanan, okullarda meslek odaklı eğitimin bir çekirdeği, kolu olan “İş Eğitimi Programı” ülkemizde 91-92 ve 94-95 Eğitim Öğretim yıllarında dönüşümlü olarak uygulanmaya başlamıştır.

Fikir ve esin kaynağının İstanbul Üniversitesi Rektörü (1923 – 1927), eğitimci yazar İsmail Hakkı Baltacıoğlu  olduğu “İlköğretim Okulu İş Eğitimi Programı” kapsam olarak İş-Teknik, Tarım, Ticaret ve Ev Ekonomisi derslerini içermekteydi. 6,7 ve 8.Sınıf öğrencilerinin düzeylerine uygun uygulama ağırlıklı çalışmalar belirtilen derslerin kapsamına yedirilmiş ve etkili bir müfredat ile desteklenmiştir. Her eğitim öğretim programında olduğu gibi elbette İş Eğitimi Programı’nda da aksayan havada kalan yönler vardı. Bazı kazanımların okulun teknik alt yapısı ve malzeme mevcuduna uymaması, uygulama zaman dilimlerinin iş günü takvimi içerisine içerik gözetilmeden eklenmiş olması gibi. Ancak İş Eğitimi derslerinin öğrenciler üzerindeki kazanımları düşünüldüğünde bahsi geçen bu sınırlılıklar devede kulak kalmaktadır. Öğrenciler için günlük hayatta karşılaşılan problemleri çözme gibi temel bir eğitim prensibini odağına alan İş Eğitimi dersleri öğrencinin kendisini (ilgi ve yeteneklerini) tanıyabilmesi ve eldeki çeşitli kaynakları, araç-gereçleri ,zamanı iş tanımı çerçevesinde diğer öğrencilerle iş birliği içerisinde verimli şekilde kullanması gibi hedefleri gözetirken aynı yıllarda ABD, Almanya, İtalya,Fransa, İngiltere ve Hollanda’da da  önemle üzerinde durulan bir disiplindi.


Maalesef 2004 yılına geldiğimizde İş Eğitimi dersi Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından ders kapsamı içerik ve uygulama yönünden kapsamlı bir değişikliğe uğrayarak “Teknoloji Tasarım” noktasına indirgenmiş ve 119 sayılı karar ile alana dair öğretmenlik alımları ve tanımları değiştirilmiştir. Ders kapsamının birçok kazanımının kaybedildiği bu değişim sürecinde özellikle ders alan öğretmenleri açısından ciddi hak mahrumiyetleri de yaşanmıştır.


Tarımsal üretimin gün geçtikçe önem kazandığı, bütçe planlama yetersizliklerinden  dolayı aile yapısının hasar aldığı, nitelikli teknik personele ihtiyacın günden güne arttığı ülkemizde ve dünyada her geçen gün bu ders alanının aslında ne kadar kıymetli ve modası asla geçmeyecek bir disiplin olduğunu daha da iyi anlıyoruz.


İş Eğitimi ders alanı yerine getirilen benzeri türev derslerin ise kapsam olarak ne kadar yetersiz ve bağlamdan ne kadar uzak olduğunu yıllar içerisinde oldukça fazla deneyimledik.


Dönemi yakalamış kişilere İş-Teknik, Tarım ya da Ev Ekonomisi dersi denildiğinde aklına okul bahçesine soğan ekmek, makromeden süs eşyası yapmak, nazar ağacına estetik bir form kazandırmak ya da kıl testere ile aile resimlerimize suntadan çerçeve yapmak gelse de bu dersin hepsinden çok daha fazla olduğunu gayet iyi biliyoruz.


Teorik bilgiye bulanmış hayata dönüklükten ve uygulamadan uzak sistemimize en yakın zamanda benzeri uygulamaların entegre edilmesi ve üretken, çalışkan, problem çözen nesilleri  ülkemiz geleceğine hazırlamak ümidiyle…