8 Ekim 1948 yılında, II. Dünya Savaşı’nın ardından üretim sahalarında sıkıntı çeken Doğu Avrupa ülkeleri ile birlikte ülkemiz de Truman Doktrini’nin bir parçası olan Marshall Planının/Yardımlarının kapsamına dahil edildi.

Sosyal ,iktisadi, endüstriyel dallarda farklı eylem planlarını içeren bu anlaşma gereği bazı tüketim alışkanlıkları tabiri uygunsa toplumumuza “dayatıldı”. Tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye “süt tozu” , “donmuş yağ” ile tanıştı. Daha da kötüsü gelecek nesillerimize tesirinin kaçınılmaz olduğu okullarda adeta reklam çalışmaları gerçekleştirildi. Köy okullarında dahi süt tüketimi yerini süt tozu tüketimine bıraktı. “Bu pilav bir enfes!” sloganıyla margarin çocuklar ve gençler için moda bir yiyecek, zeytin yağı ise mutfaklara dahi sokulmaması gereken bir tüketim alışkanlığı olarak lanse edildi.


O dönemlerin üzerinden uzun yıllar geçti…
O yıllarda yapılan ve günü kurtarmaya hizmet eden bu planlamaların acısını nesiller sağlıklarından olarak ve örselenmiş bir genetik mirası kendilerinden sonraki nesillere bırakarak ödediler. Ödüyorlar, ödüyoruz.
Ve sene 2024. Evet ortada bir doktrin ya da kapsamlı bir eylem planı yok. Ancak içerisinde bulunduğumuz yüzyılın en etkili propaganda aracı sosyal medya ve genel ağ yeni bir tehlikeyi, nesillerin sağlığını ciddi tehlikeye atacak bir beslenme alışkanlığını kapımıza, evlerimizin içerisine  daha da önemlisi okullarımıza getirdi.


Uzak Doğu mutfağında oldukça yaygın olarak tüketilen noodle esasen yapısı itibariye makarna sınıfına giren bir yiyecek ve erişteye oldukça benzer içerikte. Fakat bu masum tanımlama sizi yanıltmasın.
Asıl sağlığı olumsuz etkileyen kısım bu pratik ve görece ucuz ; hazır ,paketli gıdaya eklenen sos ve yağlar. İçeriğinde monosodyum glutomat gibi felç,kalp rahatsızlıkları, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolestrol gibi süreğen rahatsızlıklara sebebiyet veren noodle sindirilmesi oldukça güç olan yapısıyla sindirim sistemimizi de oldukça olumsuz etkiliyor.


Uzak Doğu kültürünün ergen ve erin çocuklarımızın/gençlerimizin sosyal hayatlarına, konuşmalarına, giyim tarzlarına, beslenme alışkanlıklarına etki ettiği günümüzde noodleın okul kantinlerinin raflarından inmesi oldukça ciddi bir önem arz etmektedir.


Okul kantin işletmelerinin bu konuda duyarlı davranması, tehlikenin bilincine vararak ticari kar gayesinden evvel geleceğimizin, nesillerimizin, çocuklarımızın sağlığını düşünerek hareket etmeleri gerekmektedir.
Bu kapsamda denetçi misyon üstlenen unsurların da aynı hassasiyetle konu üzerine yaklaşmaları gerekmektedir.


Okullar sağlıklı ve dengeli beslenmenin öğrenildiği ve bu bağlamda toplumsal temelin atıldığı ciddi kurumlardır. Bu misyon üzere eğitim kurumlarımızın savundukları değer ve önermelere uygun bir profil çizmesi en başta gelen gerekliliktir.


Sağlıklı ve mutlu nesillerin okullarımızda yetişmesi dileğiyle.